Pankobirlik Cargill Raporu

Bu çalışma: Cargill Türkiye tarafından hazırlanan “Şeker Piyasası: Mevcut Durum ve Değerlendirme Raporu” başlıklı çalışmanın, ülkemiz menfaatleri göz önünde bulundurularak yapılan eleştirisi ile şeker pancarı-mısır ve tarımsal üretim konusundaki gerçekleri ortaya koymak amacıyla kaleme alınmıştır.

Metin Kutusu: CARGILL TURKİYE TARAFINDAN HAZIRLANAN “Şeker Piyasası: Mevcut Durum ve Değerlendirme Raporu” HAKKINDA

 

 

CARGILL’İN OCAK 2018 TARİHLİ DEĞERLENDİRME RAPORU”

BAŞLIKLI ÇALIŞMASI ÜZERİNE
PANKOBİRLİK GÖRÜŞÜ
ŞUBAT 2018

Uluslararası gıda tekeli konumundaki Cargill firması ülkemizdeki
şeker piyasasının durumunu tartışan bir raporu kaleme alıp ilgili
Bakanlığa sunmuş bulunmaktadır.

PANKOBİRLİK tarafından kaleme alınan bu çalışmamız ise
Cargill’in bahse konu raporunda yer alan temel tezleri tartışmak
amacıyla kaleme alınmıştır.

Sonda söyleyeceğimizi başta söylemiz gerekirse Cargill’in
değerlendirme konusu yaptığımız raporu,
Cargill’in gerçek yüzünü görebilmemiz; ülke piyasalarını
yönlendirmek için nasıl manipülasyonlar yaptığı, mevcut bilgiyi
nasıl çarpıttığı, olmayan şeyi varmış gibi nasıl gösterdiği, olanları ise
nasıl gizlediğini hem bizim hem de kamuoyunun görebilmesi için
tam da zamanında kaleme alınmış bir rapordur.  Bazen kişi ve
kurumlar uzun süre gerçek yüzlerini saklama kabiliyetine sahip
olabilirler. Ancak gün gelir bu gerçek yüzleri o kadar sarih bir
biçimde, hem de doğrudan kendi çabalarıyla ortaya çıkar ki
Cargill’in raporu tam da bu çeşit bir çalışmadır.

Kanaatimize göre Cargill’in bu raporu başta vatanperver
bürokratlarımız olmak üzere konu ile ilgi tüm kişi ve kuruluşlarca
bir ibret vesikası olarak saklanmalı ve gerektiği zaman ve gerektiği
yerde yabancı sermaye hayranlarının yüzlerine çarpılmalıdır.
Özellikle de özelleştirme konusunda ‘ben şeker fabrikalarını satıp
buradan para alacağım, işletme devri metoduyla ben fabrikaları
çiftçiye bilabedel neden vereyim?’ diyenler için ‘halkın malını
halka vermekten imtina edip her türlü çarpıtmayı kullanarak
ülkemiz tarımını tümüyle çökertmek için çaba sarf edenlere
mi fabrikalarımızı vereceksiniz; kimin malını kime
vermiyorsunuz?’ diyebilmek için bu vesika çarşaf çarşaf
çoğaltılıp, ülkemizin nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu
hepimizin görebilmesi için memleketin billboardlarında
sergilenmelidir.

Günümüzde birçok dış tehdit ile karşı karşıya kalmış bulunan
ülkemize karşı bu tehditleri örgütleyen devletlerin arkasında
bu tür uluslararası sermaye kuruluşları yoktur da, kim vardır? 
Bu gerçeği görebilmemiz için Cargill’in başka kaç tane rapor
yazması gerekmektedir? Nişasta bazlı şeker alanında ülkemizde
tekel konumunda bulunan Cargill, bu raporu ile ülkemizin tüm
şeker üretim olanaklarını ele geçirmek istediğini açıkça dile
getirmekte, Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllardan bugüne kadar
en büyük emelimiz olan ‘üç beyazlar’ alanında dış bağımlılıktan
kurtulma ve en zor günlerde halkımızı besleyebilme hedefini
ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Bu genel değerlendirmeden
sonra raporun ayrıntılarına geçecek olursak:

GENEL OLARAK:

Cargill Raporda Ne Talep Ediyor?

Cargill temel talebini, raporun 1. sayfasında şu cümlelerle ifade
etmektedir:

(…) geçtiğimiz haftalar içerisinde Resmî Gazete’de yayımlanan 696 sayılı
KHK ile Şeker Kurumu kapatılmış, Kurum ve Kurula ait olan yetki ve imkânlar
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının uhdesine tevdi olunmuştur. Ancak
önümüzdeki süreçte Tarım Bakanlığının kotaların belirlenmesi
(ya da revizyonu) konusunda nasıl bir yaklaşım sergileyeceği henüz netleşmemiş
olup, şeker piyasası söz konusu belirsizlik ortamı içerisinde faaliyetlerini
devam ettirmektedir. Bu durum, şeker piyasası özelinde ciddi bir belirsizliğe yol
açmakta ve sektördeki kayıt dışılığı artırmaktadır. (…) Cargill olarak bizler, kısa
dönemde yürürlükte olan mer’i mevzuat gereğince 30 Haziran’a kadar belirlenmiş
olması gereken kotaların Bakanlar Kurulumuzca belirlenmesi ve nişasta bazlı şeker
kotası artışının aynı kararnameye dercedilmesini talep etmekteyiz.
Bu kapsamda, tarafımızca yaptığımız Pazar araştırmalarına paralel olarak ülke
kotasının Bakanlar Kurulumuzca verilecek artışla birlikte 400 bin ton
olarak belirlenmesinin üretici ve tüketiciyi koruma adına uygun olacağı
kanaatini taşımaktayız. (Cargill, Ocak 2018: 1)

Ülkemizde nişasta bazlı şeker (NBŞ) üretim faaliyetinde
bulunabilen beş şirkete ait yüksek früktozlu mısır şurubu (HFCS)
üretim kapasitesi yaklaşık 250 bin ton/yıldır. Bu sektörde
ülkemizde faaliyet gösteren firmaların kota dağılımı ise
aşağıdaki tablodan izlenebilir:

NBŞ Üreten Firmalar, Kotaları ve NBŞ Pazar Payları

 

A Kotası

Kota Payı %

Cargill Tarım ve Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.

116.181

43,81

Amylum Nişasta Sanayi ve Ticaret A.Ş.

82.385

31,05

PNS Pendik Nişasta Sanayi A.Ş.

37.649

14,23

Tat Nişasta İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.

17.077

6,43

Sunar Mısır Ent. Tes. Sanayi ve Ticaret A.Ş.

11.708

4,48

TOPLAM

265.000

100,00

 

Kotalı üretim yapan beş şirketin üçünü kontrol altında tutan
Cargill firması ülke kotalı NBŞ üretiminin yaklaşık %90’ını
elinde bulundurmaktadır. Rekabet kurallarına da aykırı bir yapının
oluştuğu NBŞ üretiminde Cargill adeta bir TEKEL yapısı tesis etmektedir.

Yukarıda Cargill raporundan alınan cümlelerden de anlaşılacağı
üzere Cargill’in ilk talebi NBŞ üretiminde %60 kota artışı elde
etmektir. Ama bu yeterli olmamaktadır. Raporun aynı (birinci)
sayfasında ikinci talep dile getirilmektedir: “Sunmakta
olduğumuz bu çalışmada ayrıca, şeker piyasasına yönelik
politika alternatiflerine ilişkin model analizlerimizi sunmaktayız.
(…) model analizi çerçevesinde, pozitif etkilerin tam
serbestleşme senaryolarına doğru gidildikçe (yakınsadıkça)
güçlendiği görülmektedir.” (Cargill, Ocak 2018: 1)        

Yani birinci talebin yanına bir ikinci talep eklenmektedir:
“Piyasaların tam serbestleşmesi”. Ama piyasaların ne için
ve nasıl serbestleştirilmesi sorunu hala ortada durmaktadır; zira
Cargill’in raporunda NBŞ üzerinden hiçbir analiz
yapılmamaktadır; serbestleştirilmesi istenen şey mısır
üretimidir
.

Serbestleşmenin faydalarını gösterebilmek amacıyla raporda
bir de modelleme çalışması hazırlanmıştır.
NBŞ üreticisi bir firmanın hazırlayacağı modelden beklenecek
ilk şey NBŞ üretiminin serbestleştirilmesiyle ortaya çıkacak NBŞ
artışının ekonomi üzerinde ne tür olumlu bir etki yaratacağının
gösterilmesi olmalıdır, diye bekleriz. Ancak
modellemede bu yapılmamaktadır. NBŞ üretimindeki artışın
ekonomi üzerindeki etkileri hiç tartışılmamıştır. Model, mısır
üretimindeki artışın ekonomi üzerindeki olumlu etkileri gibi,
NBŞ ile doğrudan bir ilişkisi olmayan bir tarımsal ürün
üzerinden tartışılmaktadır. Bu bile raporun bir kenara kaldırılıp
atılması için yeterli olmalıdır. Anlaşılan Cargill uzmanları
NBŞ’nin ekonomi üzerindeki olumlu etkilerini gösterecek yeterli
veri bulamamışlar, mısır üzerinden sahada top çevirip zaman
kazanmaya çalışmaktadırlar.
Yine de kafalarda hiçbir soru işareti
kalmasın diye raporu uzun uzadıya tartışmak isteriz. Zira
Cargill bu ülke insanını ya cahil ya da saf sanmaktadır. Bu ülke
insanı 600 yıl boyunca Cihan Devleti idare etmiş nesillerin
torunlarıdır ne cahildir, ne de saf…

Raporun ilerleyen bölümlerinde daha ayrıntılı değerlendirme
yapılacaktır; bu noktada Cargill’in ürettiği mısır temelli
senaryonun ne ifade ettiğini net bir biçimde anlatabilmek açısından
birkaç saptama yapmayı gerekli görmekteyiz:

Cargill’in model diye ortaya koyduğu senaryolar NBŞ sektörü üzerinden değil,
mısır üretimindeki artış
üzerinden sunulmaktadır, NEDEN?

a)      Bilindiği gibi NBŞ sadece mısırdan değil patates, buğday, kasava gibi
birçok bitkide bulunan doğal nişastanın doğal olmayan süreçlerle
(kimyasal süreçlerle) yapay şekere dönüştürülmesi suretiyle elde edilmektedir.
Yani yapay şeker sadece mısırdan kimyasal süreçlerle elde edilen bir ürün değildir.
Bir başka değişle ne “mısır = NBŞ”dir, ne de “NBŞ = mısır”dır.

b)      Üstelik NBŞ üretimi için ülkemizde üretilen mısırın sadece %17’si
kullanılmaktadır. Kalan mısır yağ ve yem sanayii başta olmak üzere birçok
alanda kullanılmaktadır.

c)      Mısır önemli bir üründür. Ancak Cargill’in önerisi Türk tarımının neredeyse
tamamını mısır üretimine angaje etmek üzerine inşa edilmiş durumdadır.
Her ürün gibi mısırın da bölgesel olarak üstün ve zayıf yönleri vardır. Mısır da
bazı bölgeler için daha uygun bazı bölgeler için ise pek de uygun olmayan bir üründür.

d)     Her yıl üst üste aynı toprağa mısır ekilmesi ürün verimliliği açısından
doğru bir uygulama değildir. Bu, toprak açısından yararlı değil zararlıdır;
verim düşüşü yanında toprakta ciddi hastalıklara neden olacaktır.  Pancar ise
münavebeli bir ürün olarak 4 yılda bir ekildiğinden, bu zararlar ortaya
çıkmamakta, aksine pancar toprağı zenginleştirerek daha sonraki ürünlerde
 verim artışı sağlamaktadır.

e)      Pancar tarımı münavebe açısından çok ciddi önlemlerle kontrol
edilen bir tarımdır. Mısır için bunu yapacak ne bir örgütlenme ne de bu
yönde bir irade söz konusudur. Cargill’in önerdiği şekilde bir mısır üretimi
ülkemiz topraklarını çok kısa bir sürede çöle çevirecektir.

f)        Mısır, pancara alternatif bir ürün değildir; ülkemiz açısından
imkân olan bölgelerde pancarla birlikte değerlendirilebilir.
Ancak
(raporun ilerleyen bölümlerinde göstereceğimiz gibi) mısır her bölgede pancardan
sonra ekilmesi de pek mümkün olmayan bir üründür. Bazı bölgeler için
mısır su tüketimini optimum seviyede tutabilmek ve toprak kalitesini
artırmak açısından tercih edilmemesi gereken bir üründür.
Mısır yerine
ayçiçeği ve/veya buğdayın daha çok tercih edilmesi gereken bölgelerimiz çoğunluktadır.

g)      Cargill şu anda ülkemizdeki mısır üretiminin sadece %17’sini kullanmaktadır.
Talep ettikleri kota seviyesine ulaşabilmek için Cargill’in ülkemizde üretilen
mısırın %17’sini değil de %27’2’sini almaları yeterli olacaktır. Ama yine de
Cargill’in modelinin temelinde mısır arzının artışı yer almaktadır. Neden?

 

Çünkü mevcut mısır üretim miktarıyla piyasadaki mısırın %17’si yerine
 %27’sine talip olmaları durumunda piyasada mısır fiyatı yükselecek ve Cargill’in
kârı düşecektir. Oysa serbestleşme ile kastettikleri aslında devletin taban fiyat
dâhil her türlü düzenlemelerden vazgeçerek çiftçiyi yalnız bırakması, kendilerinin
ise piyasadaki ciddi büyüklüklerinden dolayı güçlerini kullanarak mısırı daha
ucuza alması; Türk tarımını ve çiftçisinin yanlış politikalara sevk edilerek
iflasın eşiğine sürüklenmesi ve sonuçta da Türkiye’yi Cargill tarafından
yönlendirilen ucuz bir mısır deposu durumuna getirilmesidir.  BÜTÜN
SENARYO BUNUN ÜZERİNE KURULUDUR.

           Bu genel değerlendirmeden sonra rapordaki çarpıtma ve
yanlış bilgilendirmelere tek tek değinmek faydalı olacaktır:

1)    Cargill Kota Belirleme Sürecinin Gecikmesinden
Çıkar Elde Etmeye Çalışıyor:

Cargill raporunda da belirtildiği gibi Şeker politikasını belirleme yetkisi Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına geçtikten sonra kotaların belirlenmesinde belli bir
süre gecikme yaşanmıştır (ki bu gecikme, şeker sektörü politika
belirleyicilerinde gerçekleştirilen yapısal dönüşüm nedeniyle normal bir durum
olarak görülmelidir). Bu gecikmeden Cargill kendisine vazife çıkartarak acele bu
raporu hazırlamak vasıtasıyla kamu politikası üzerinde etkili olmaya çalışmaktadır.

17 Ocak 2018 tarihinde belirlenen kota rakamları Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından:"Şeker üretiminde ve arzında istikrarı sağlamak üzere
2017-2018 pazarlama yılına ait şeker kotası 2 milyon 670 bin ton olarak tespit edilmiş
olup, şeker üreten şirketlere tahsisi yapılmıştır.  (…) Bunun 2 milyon 403 bin tonu
pancar şekeri üreten şirketlere, 267 bin tonu ise nişasta bazlı şeker üreten şirketlere
tahsis edilmiştir" şeklinde açıklanmıştır.

Dolayısıyla Cargill raporu temel talebi olan kota artışı açısından şu anda bir şey
ifade etmemektedir. Boşa çıkmış bir rapordur.

 

2)  Avrupa Birliği (AB) Şeker Politikasının
Serbestleşmesi Hususunda Yapılan Yanıltıcı Bilgilendirme:

Cargill Raporu AB şeker politikasında kotaların kaldırılması ile
tümüyle piyasa koşullarında üretim yapılacağı gibi bir imaj
yaratmaya çalışmaktadır ki bu kesinlikle doğru değildir. Bütün
gelişmiş dünya ekonomileri (başta AB ülkeleri ve ABD olmak
üzere) pancar şekeri ve pancar üreticiliği üzerinde korumacı
politikalar tesis etmiş ve bu politikalara hız kesmeden devam
etmektedir. AB’de kotaların kaldırılması da esas olarak nişasta
bazlı şeker üretiminde artış sağlamak için değil pancar
şekeri üretimini korumak, artırmak ve geliştirmek için alınmış
bir tedbirdir.

Avrupa Komisyonunun Ekim 2016 tarihli “Frequently Asked
Questions ‘The abolition of EU sugar production quotas’"
1](“Avrupa Birliğinde (AB) Şeker Üretim
Kotalarının Kaldırılması” Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
ve Cevapları) başlıklı yazısında kotaların kaldırılmasına
neden gerek duyulduğu şu şekilde açıklanmaktadır:

(…)

2006-2010 yılları arasında AB şeker sektörü, önemli bir reforma tabi tutuldu;
 bu da, sektörün önemli anlamda yeniden yapılandırılmasını finanse eden 
(5.4 milyar Euro'luk) bir ihtiyari tazminat desteği sistemi şeklinde karşımıza 
çıkmaktadır. Bir dizi üye devletlerdeki üretim birimlerini de kapsayan yaklaşık 
80 şekerin kapanmasıyla yaklaşık 6 milyon ton üretim 
azalmıştır,
·         Daha rekabetçi bir AB şeker sektörüne doğru olan bu önemli 
geçişi takiben, 2013 CAP (Ortak Tarım Politikası) Reformu ile üye
 devletler ve Avrupa Parlamentosu, 2016/17 pazarlama yılının 
sonunda yani 30 Eylül 2017'den itibaren şeker kontenjanları
 kaldırma konusunda anlaşmaya vardılar.
 
 3. Komisyon kota sonrası dönem için ne gibi önlemler almıştır?

·   Son zamanlarda şeker pancarının fabrikaya teslimatı ile ilgili
sözleşme imzalanırken şeker üreticilerine karşı şeker pancarı
yetiştiricilerinin müzakere gücünü artıran bir kanun tasarısı kabul edildi.
Böyle geniş kapsamlı bir toplu pazarlık sistemi AB tarımındaki
diğer sektörlerde mevcut değildir. (…)(European Commission, 2016)*

 Yani kısaca AB’nin kota sisteminden vazgeçmesinin
arkasındaki “temel neden” ihtiyari tazminat nedeniyle
2006-2010 yılları arasında şeker üretiminin daralması ve 80
tane pancar şekeri fabrikasının kapanmasıdır. Amaç
pancar şekerini ve pancar üreticilerini güçlendirmektir;
bu amaçla “
şeker üreticilerine karşı şeker
pancarı yetiştiricilerinin müzakere gücünü artıran bir
kanun tasarısı kabul edilmiş” durumdadır. Üstelik
böylesi “geniş kapsamlı bir toplu pazarlık sistemi
AB tarımındaki diğer sektörlerde mevcut değildir.

AB’nin pancar üreticisini güçlendirmek için ve AB
tarım sektöründe sadece pancar üreticileri için aldığı bu
karar Cargill’in raporunda tümüyle çarpıtılmakta, AB’de kotların kaldırılması süreci rapor boyunca bir tür “mısır ve pancar karşıtlığı” ve bu mücadelede mısırın ne kadar önemli olduğu ve pancarın ne kadar zayıf bir tarımsal ürün oluğu şeklinde sunulmaktadır. Çarpıtma AB politikalarındaki amacın yanlış aksettirilmesi ile başlayıp mısır ve pancar üzerinden kurulan
sahte bir karşıtlıkla devam etmektedir.

Oysa yukarıdaki alıntıdan da görülebileceği gibi AB’nin kotalara ilişkin kararı yıllardır PANKOBİRLİK olarak bizlerin kota sistemine karşı ve pancar çiftçisinin desteklenmesi hususunda Hükümetlerimize yaptığı telkinlerle uyumluluk içerisindedir. AB nezdinde alınan karar pancar tarımını güçlendirmeye yöneliktir ve yerinde bir karardır.

NBŞ üreticilerinin beklentileri doğrulusunda her fırsatta dile getirdiği “2017 yılından sonra AB de şeker kotaları kalkıyor, bizde de kalkmalı” şeklindeki masum(!) görünen beyanlarını burada bir miktar daha açmakta yarar görüyoruz. AB Şeker piyasasında kota sistemi Eylül 2017 tarihi itibarı ile dolmuş bulunmaktadır. Bu tarihten sonra pancar şekeri ve NBŞ’lerde üretim kotaları kaldırılacaktır. Ancak bu durum şirketlerin istediği kadar şeker üreteceği anlamına gelmemektedir. Çünkü AB’de gıda ürünlerinde kodeks uygulanmakta ve üretim titizlikle denetlenmektedir. Bu nedenle gıda firmalarının ürünlerinde kullanacakları şeker miktarı dolayısı ile şeker talebi çok değişmeyeceğinden kotaların serbest bırakılmasının AB bölgesinde tüketim boyutunda dengeleri değiştirmeyeceği rahatlıkla söylenebilir. Üretim boyutunda ise öngörülen senaryoya göre ortalama 16 milyon ton olan yıllık pancar şekeri üretiminin kotaların kaldırılmasıyla 20 milyon tonlara çıkacağı, yıllık 700 bin ton olan NBŞ üretimin ise yaklaşık 1,4 milyon tona, bazı tahminlere göre 2,3 milyon tona çıkacağı beklenmektedir. Ortaya çıkacak iç talep fazlası üretimin ihraç edilmesi planlanırken, AB’nin uyguladığı bu politika ile pancar şekeri üretimini göz ardı etmek bir yana üretimini daha da artıracağı görülmektedir.

Konu ile ilgili gelişmeler hakkında AB’nin sektörle ilgili çok önemli kuruluşu olan ve aynı zamanda PANKOBİRLİK olarak bizim de üyesi bulunduğumuz CIBE (Uluslararası Avrupa Pancar Üreticileri Konfederasyonu) ile görüşmeler yapılmış 2017 sonrası şeker üretim kotaların kaldırılmasının AB şeker sektörüne etkileri ve sektörel beklentileri kendilerine sorulmuştur;

Kota ve şeker pancarı için minimum fiyat uygulamasının terk edilmesiyle, AB şeker pancarı üreticisinin istediği kadar pancar ekebileceği ifade edilmekle birlikte fabrikaların işleme kapasitelerinin ve kampanya sürelerinin de bu konuda belirleyici olacağı, bu nedenle birçok senaryonun gündeme gelebileceği tahmin edilmektedir. Üretimin dünya fiyatlarına bağlı olarak oluşacak pancar alım fiyatları ile yıllık veya çok yıllık yapılacak sözleşme koşulları doğrultusunda değişiklik gösterebileceği belirtilmiştir. Sonuç olarak analistlerin tüm tahminleri gelecek yıllarda AB şeker pancarı üretiminin artacağını ve 2017/2025 döneminde şeker üretiminin %17 artarak yaklaşık 19 milyon tona çıkacağını, böylelikle çiftçi üzerinde baskı oluşturmasına rağmen AB fiyatlarının azalarak dünya fiyatlarına yaklaşacağını ve AB’nin ihracatçı konumuna geri döneceğini belirtmektedirler. AB’deki bu gelişme yıllardır PANKOBİRLİK olarak bizlerin de talep ettiği pancar şekeri üretiminde yaklaşık %20’lik artışın, şeker fabrikaları üzerinde ölçek ekonomilerinden kaynaklı bir maliyet azalmasına yol açacağı ve şekerin daha ucuz fiyata üretilip satılacağı, aynı zamanda da fabrikaların kârlarının yükseleceği ve fabrikaların kendi imkânlarıyla yenileme yatırımlarını kolaylıkla yapabileceği şeklindeki görüşümüzle de uyumludur.  

Kotaların kaldırılması sonrası NBŞ üretimindeki durum ise şu şekilde tahmin edilmektedir; NBŞ üreticileri sektörleri hakkındaki genişleme potansiyelinin belirsizliği nedeniyle değerlendirme yapmalarının çok zor olduğunu belirtmekle birlikte, NBŞ üretiminin artmasında mısır hammadde fiyatı, AB şeker fiyatı ve NBŞ üretimi için yeni tesis maliyetleri gibi 3 ana faktörün önemli ve belirleyici olacağı ifade edilmektedir. Buna karşın pancar çiftçisinin ise daha fazla üretim yapmak için yatırım yapmaksızın kampanya dönemini uzatmasının yeterli olacağı vurgulanmaktadır.

Bu değerlendirmeler sonrasında pancar şekeri üretiminin artması yanında şeker yerine ikame edilen NBŞ üretiminin de 700 000 tondan 2,3 milyon tona yükselmesi beklenmektedir. Sonuç olarak AB şeker üretiminde düzenleyici sınırlar olmaksızın, şeker üreticilerinin üretim kapasitesi kullanımını optimize ederek, şeker üretiminde birim maliyetlerini düşürebilecek ve rekabetçi üretim yapanların dünya pazarında şeker satmasına imkân tanınmış olacaktır. Bu uygulama ile AB’nin şeker ithalatını 3,0-3,5 milyon tondan 1,5 milyon tona indirmesi ve ihracatını da 1,3 milyon tondan 2,5 milyon tona çıkarması beklenmektedir.

AB’yi örnek göstererek Türkiye’de de kotaların serbest bırakılmasını talep eden NBŞ üreticilerinin bu taleplerinin karşılanması durumunda ortaya çıkacak manzaranın AB gibi olmayacağı kesindir. Çünkü AB sistemler bütünüdür ve denetim mekanizmaları etkindir.

Ülkemizde ise bugün bırakınız gıda üretimini, kayıt dışı kaçak şeker girişinin çok yüksek olduğu, NBŞ üretiminin dahi denetlenemediği bir fiili durumla karşı karşıyayız. Bu açıdan ülkemizde kotaların serbest bırakılması demek kotalı 1 milyon ton, kotasız 350 bin ton olmak üzere toplam 1,35 milyon ton kurulu kapasiteye sahip NBŞ üretimin tam kapasite ile çalışması ve halkımızın 4-5 kat daha fazla NBŞ tüketmesi anlamına gelecektir.

3)  Amerika Birleşik Devletlerinde Halk NBŞ için
Tüketim Vergisi Konulmasını Talep Ediliyor:

 

Amerika Birleşik Devletleri’nde halen yürütülen bir imza kampanyası* aracılığıyla Amerikan Kongresi NBŞ’yi (Yüksek Furuktozlu Mısır Şurubunu) vergilendirmesi ve aynen sigara tüketiminde olduğu gibi tüketimin bu vergi yükü sayesinde sınırlandırılması için zorlanmaya çalışılıyor. Bu imza kampanyasında NBŞ’nin epidemik temelli obeziteye yol açtığı ve Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarının sağlığını olumsuz etkilediği vurgulanıyor. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’nin en saygın dergilerinden birisi olan American Journal Clinical Nutrition’dan alıntıyla aşağıdaki gerçekler ortaya konuluyor:

§  Amerikalıların 1973 yılında 10 gram olan günlük NBŞ tüketimi 2000 yılında 80 gramın üstünde bir seviyeye ulaşmıştır;

§  Amerika Birleşik Devletleri’nde 1973 yılında %14’ün altında olan obez insan oranı 2000 yılında %23’ün üzerine çıkmıştır.

Kampanyanın amacı olarak ise:

1) devlete gelir sağlamak,

2) “Junk food” (çöp besinler) olarak adlandırdıkları ürünlerin fiyatında artış sağlayarak insanları daha sağlıklı besinleri tercih etmeye yönlendirmek, ve

3) obezitenin esas kaynağı olan kalorili tatlandırıcı oranını Amerika Birleşik Devletlerinde azaltmak sıralanmaktadır.  

Tüketicilerin NBŞ’ye olan tepkisi sadece bununla da sınırlı değildir. ABD’de nişasta bazlı şeker tüketimi azalıp, şeker pancar ve şeker kamışından üretilen şeker tüketimi artmaktadır. ABD Tarım Bakanlığı’nın 2018 yılı Şubat ayında yayınladığı ‘Şeker ve Tatlandırıcı Durum Raporu’[2] ve ‘2027 Uzun Dönem Tarımsal Beklentiler’ raporlarında ABD’de nişasta bazlı şeker tüketiminin azaldığı ve bunun şeker pancarı ve şeker kamışından elde edilen şekerle ikame edildiği belirtilmiştir. ABD’de 2000 yılında kişi başı günlük yüksek fruktozlu mısır şurubu tüketimi 46 gram iken, bu değer %35 azalarak 2016 yılında 30 gram olmuştur. ‘2027 Uzun Dönem Tarımsal Beklentiler’ raporunun 22. sayfasında ABD’de nişasta bazlı şeker tüketiminin azalmasının nedeni olarak sağlıkla ilgili kaygıların olduğu belirtilmiştir.

Bunun yanı sıra ABD’de şeker pancarı ve şeker kamışından üretilen şeker tüketimi 2000 yılında günlük kişi başı 48 gram iken %4 artarak 2016 yılında 50 gram olmuştur. ABD Tarım Bakanlığı raporunun 2027 beklentilerine göre yüksek fruktozlu mısır şurubu ve genel olarak nişasta bazlı şeker tüketimi azalmaya devam edecek ve ABD kişi başı şeker tüketiminde şeker kamışı ve şeker pancarından elde edilen şekerin payı giderek artacaktır. Bu rapora göre ABD’de 2016 yılında 11,2 milyon ton olan toplam şeker pancarından ve şeker kamışından elde edilen şeker tüketiminin %21 artarak 2027 yılında 13,5 milyon ton olacağı tahmin edilmektedir.      

ABD Tarım Bakanlığı’nın 2018 yılı Şubat ayında yayınladığı ‘Şeker ve Tatlandırıcı Durum Raporu’ ve ABD Kongresi’nin Nisan 2016 tarihinde yayınladığı ‘ABD Şeker Politikasının Temelleri’ raporlarına göre, 2000-2017 yılları arasında ABD rafine edilmemiş şeker fiyatları Dünya rafine edilmemiş şeker fiyatlarının (F.O.B. Londra) ortalama olarak %91 üzerinde olmasına rağmen ABD’de yetişen şeker pancarı ve şeker kamışı işleyen şeker fabrikalarına her yıl kredi ve alım garantisi verilmektedir. Ayrıca ABD fabrika bazlı üretim kotası belirleyerek pancar şekeri üretimi yapmaktadır. ABD tarım bakanlığı raporlarına göre 2018 yılında rafine edilmiş şeker için ton başına ortalama olarak 531$/ton minimum fiyattan alım garantisi verilmektedir. Ayrıca bu fabrikalar bu garantiden yararlanabilmek için şeker pancarı ve şeker kamışı üreticilerine de minimum belirlenen fiyattan ödeme yapmak zorundadırlar. Bu suretle hem şeker pancarı ve şeker kamış üreticileri hem de şeker fabrikaları fiyat garantisine alınmaktadır.

 

Aşağıdaki tabloda ABD’deki gelişmeler ve gidişat ile Cargill raporundaki öneriler aynı tablo üzerinde değerlendirmeye çalışılmıştır.

 

Tablo 2: Cargill Şeker Piyasası Mevcut Durum ve Değerlendirme Raporu ile ABD Tarım Bakanlığı ve Kongre Raporlarının Karşılaştırılması

Konu

Cargill Raporu Önerileri

ABD Tarım Bakanlığı ve Kongre Raporları Sonuçları

Nişasta Bazlı Şeker Üretimi ve Tüketimi

Türkiye’de nişasta bazlı şeker üretim kotası artırılmalıdır.

ABD’de 2000 yılında kişi başı günlük yüksek fruktozlu mısır şurubu tüketimi 46 gram iken, bu değer %35 azalarak 2016 yılında 30 gram olmuştur.

Nişasta Bazlı Şeker Üretimi ve Tüketimi

Türkiye’de nişasta bazlı şeker üretim kotası artırılmalıdır.

ABD’de 2009 yılında 4,2 milyon ton olan pancar şekeri üretimi %12 artarak 2016 yılında 4,7 milyon ton olmuştur.

Nişasta Bazlı Şeker Üretimi ve Tüketimi

Türkiye’de nişasta bazlı şeker üretim kotası artırılmalıdır.

ABD’de azalan nişasta bazlı şeker talebinden dolayı, ABD’nin nişasta bazlı şeker üretiminin devamlılığı ihracata ve özellikle yeni pazarların bulunmasına bağlıdır.

Nişasta Bazlı Şeker Tüketiminin İnsan Sağlığına Etkisi

Nişasta bazlı şekerin insan sağlığına olumsuz etkisi olduğu bilgisi bilimsel değildir.

ABD’de nişasta bazlı şeker tüketiminin azalmasının nedeni olarak sağlıkla ilgili kaygıların olduğu belirtilmiştir.

Şeker Piyasası ve Kota Bazlı Üretim

Türkiye şeker üretiminde kota bazlı üretimden vazgeçip, serbest piyasa koşullarına geçmelidir.

ABD fabrika bazlı satış kotası belirleyerek pancar şekeri üretimi yapmaktadır. Bu kota ABD şeker tüketiminin %85’inden az olmamak kaydıyla belirlenir.

Şeker Piyasası ve Kota Bazlı Üretim

Türkiye şeker üretiminde kota bazlı üretimden vazgeçip, serbest piyasa koşullarına geçmelidir.

ABD’de 2018 yılında rafine edilmiş şeker için ton başına ortalama olarak 531$/ton minimum fiyattan alım garantisi verilmektedir.

 

Anlaşılacağı üzere Cargill firması başta menşei ülke ABD olmak üzere zor durumdadır. Giderek de daha zor duruma düşeceği aşikardır. Bu amaçla yine ABD Tarım Bakanlığı’nın 14 Şubat 2018 tarihli ‘Şeker ve Tatlandırıcı Durum Raporu’ ve ‘2027 Uzun Dönem Tarımsal Beklentiler’ raporlarında ABD’de azalan nişasta bazlı şeker talebinden dolayı ABD’nin nişasta bazlı şeker üretiminin devamlılığının ihracata bağlı olduğu belirtilmektedir. ABD yüksek fruktozlu şeker şurubu ihracatı 2010 yılında 1,6 milyon ton iken %12 azalarak 2015 yılında 1,4 milyon ton olmuştur. Bu durum ABD’de nişasta bazlı şeker üretimi için yeni uluslararası pazarların bulunmasının önemini göstermektedir. AÇIKÇASI BAŞTA ÜLKEMİZ OLMAK ÜZERE CARGİLL FİRMASININ YENİ PAZARLAR AÇMAK İÇİN SALDIRIYA GEÇMESİNDE MENŞEİ ÜLKESİNDE DARALAN PAZAR PAYI ETKİLİDİR; ABD TARIM BAKANLIĞI DA RAPORUNDA AÇIKÇA “ARTIK BİZDEN SİZE HAYIR YOK GİDİP BAŞKA ÜLKELERİ ELE GEÇİRİN” DEMEKTEDİR……

 Bunun vebali bu sürece izin veren hükümetlerin ve bürokratların boynuna olacaktır…

 

4)   Mısır ve Şeker Pancarı Karşıtlığı Yanıltması:

Önceden de belirttiğimiz gibi mısır, şeker pancarının ikamesi olarak kullanılabilecek bir ürün değildir. Şeker üretimi bakımından kısmi bir ikamenin mevcudiyeti şeklinde değerlendirme yapılabilir ancak pancar şekeri ile mısır şekeri hiçbir zaman aynı ürün değildir; ortadaki durum da bir mısır-pancar karşıtlığı değil NBŞ ve pancar şekeri karşıtlığıdır.

Her ne kadar Cargill raporunda bu iki şekerin aynı olduğu iddia edilse de bu kesinlikle doğru değildir. Pancar şekerinde şeker doğal halde mevcuttur; ancak mısırdan şeker doğal yolla elde edilememekte, nişasta elde edilmekte ve kimyasal süreçler yardımıyla bu yapay bir şeker haline getirilmektedir. Bu, suntadan yapılmış mobilya ile masif mobilya arasında aynılığı iddia etmek kadar abesle iştigaldir.

Dünya genelinde ve ülkemizde her geçen gün nişasta bazlı şekerin sağlığa zararlarına karşı kamuoyu tepkisinin arttığı ve tüketicilerin doğal şeker statüsünde olan pancar şekerini tercih ettiği göz önünde bulundurulduğunda, sayıları her geçen gün artan bu tüketici kitlesinin talepleri açısından da nişasta bazlı şekerlerin pancar şekerinin yerine ikame edilemeyeceği açıktır. Pancar şekeri ve pancar şekeri kullanan ürünler günümüzde ciddi bir tercih sebebidir. Bu bakımdan ısrarla pancar şekeri arayan ve sayısı her geçen gün artan pancar şekeri tüketici kitlesini göz ardı edemeyeceğimize göre piyasadaki konumlanışı itibari ile de NBŞ ve pancar şekeri aynı ve birbirinin ikamesi ürünler değildir. 

Tüm bu gerçekler Cargill raporunda tümüyle çarpıtılmakta, rapor tümüyle pancar şekerinin ekonomik olmadığı, mısır şekerinin ise çok daha verimli ve ekonomik olduğu savunusu üzerinden yürümektedir. Bu savunu da doğrudan NBŞ üzerinden değil de mısır üzerinden yapılmaktadır; zira bu bile Cargill’in elinde NBŞ’yi savunacak hiçbir malzeme olmadığının, bu nedenle mısırın arkasına saklandıklarının açık bir göstergesidir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi pancar üretimi daha fazla mısır üretiminin önünde hiçbir zaman engel teşkil etmemektedir. Aksine, münavebeli bir ürün olan, dört yılda bir ekilen ve kendisinden sonraki ürünün verimine %20 katkı sağlama kapasitesine sahip olan pancar, mısır verimi üzerinde de olumlu bir etkiye sahiptir. Ancak her zaman ve her bölge için pancardan sonraki münavebe ürününün mısır olması gerektiğini savunmak da mümkün değildir. Bölgelerin yağmur alma oranları ve topraktaki mineral kaybının minimuma indirilmesi gibi hususlar dikkate alınarak bölgesel münavebe deseni ortaya çıkartılmalıdır.

Pancar ve mısır üzerinden kurulan bir karşıtlık saçma olduğu kadar mevcut durumu çarpıtma, kamuoyunu yanlış bilgilendirip bu sayede çıkar elde etmeye yönelik olarak kurgulanmış (en basit tanımıyla) ‘hatalı’ bir senaryodur. Daha da önemlisi başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız olmak üzere ülkemizdeki tüm tarım otoritelerini, politikacılarımızı ve bürokratlarımızı ‘cahil’ ve ‘hiçbir şey bilmez’ statüsüne indirip adeta bizlerle ‘alay’ etmektir. Ülkemiz insanı, politikacıları, bürokratları ve otoriteleri Cargill’in bu tavrını anlayıp gerekli refleksi göstermeye muktedirdir.

 

5)   Pancarın Mısıra Göre 2 Kat Su Tükettiği Çarpıtması:

Cargil raporu mısır ve pancarı karşılaştırırken inanılmaz yanıltıcı, yanlış bilgiler vermekte, bu bakımdan hiçbir akademik referans bile gösterme desteği görmemekte, adeta “kuyuya bir taş atmakta ve bizlerin çıkartması için çabalamamızı” seyre durmaktadır.

Raporda hiçbir bilimsel referans kullanmadan “Yüksek bir verim için mısırın gelişim döneminde yaklaşık 480 mm su isteği bulunmakta iken şeker pancarının su tüketimi yaklaşık 900 mm’dir” şeklinde bir cümle sarf edilmektedir ki bu tümüyle yanlış bir bilgidir. Uzun süredir Cargill bu yanlış bilginin ülkemizde bir numaralı arz mercii olarak, buradan prim elde etmeye çalışmaktadır.

Bir kere en cahil insan bile herhangi bir bitkinin su gereksiniminin, yetiştirildiği bölgeye göre, o bölgenin aldığı yağış oranına vb. göre farklılık gösterdiğini bilebilecek donanıma sahiptir. Gerçek şu şekildedir:

Şeker pancarının su gereksinimi şeker kamışının yaklaşık %50’si kadardır. Avrupa’da yoğunlukla şekerpancarı üretilen alanlarda sulama ihtiyacı nispeten düşüktür. Şeker pancarı toprak suyunun çok etkin kullanımını sağlamaktadır.

İklimsel özellikler nedeniyle Belçika, İrlanda, Danimarka ve Finlandiya’da şeker pancarı neredeyse hiç sulanmaz. İngiltere, Almanya, Fransa, İsveç ve Hollanda’da şeker pancarı alanının küçük bir kısmı sulanmaktadır. İtalya ve Avusturya’da ekim pancar alanları (%25-%35) arasındaki bir oranda sulanmaktadır. İklimsel gereklilikten kaynaklanan nedenlerle Ülkemiz gibi Akdeniz kuşağında yer alan İspanya’da (%80), Portekiz’de (%100) ve Yunanistan’da (%100) sulama yaygındır.

Ülkemizde 2016 yılı itibariyle; Tarla ürünleri toplam ekiliş alanı 15,6 milyon hektar olup, şeker pancarı ekiliş alanı 322 bin hektardır.

            Şeker pancarı ekim miktarının tarla ürünleri içerisindeki payı %0,39’dur. Verilerden de görüleceği üzere göre Ülkemiz genelinde DSİ sulama alanlarının %1,9 i pancar üretimine ayrılmaktadır. (Bknz. Tablo 1)

Tablo 3: DSİ Sulamalarında Bitki Deseni (%)

Pamuk

13

Hububat

13,5

Mısır

26

Şeker pancarı

1,9

Her Çeşit Sebze

0,5

Baklagiller, çemen

0,2

Her çeşit Meyve

0,7

Narenciye

0,4

Ayçiçeği

0,4

Yem Bitkisi

0,6

Bağ

0,2

Kaynak: DSİ Haritalı İstatistik Bülteni, 2015

(Ek Çizelge 14-4 ve Ek Çizelge 14-4/A)

 

 Pancar ve mısırın Orta Anadolu koşullarında ihtiyaç duyduğu su miktarını doğru ölçen bilimsel bir çalışmanın verileri aşağıdaki tablodaki gerçeği ortaya koymaktadır:

Tablo 4: Orta Anadolu koşullarında aylara göre bitkilerin günlük ortalama ve mevsimlik toplam su tüketimleri

Aylar

Günlük ortalama su tüketimi (mm/gün)

Buğday

 

Ş. Pancarı

Mısır

Fasulye (kuru)

Ayçiçeği

Mart

0.8

 

-

-

-

-

Nisan

2.3

 

1.2

-

-

1.2

Mayıs

4.4

 

2.4

1.6

1.6

2.0

Haziran

5.7

 

4.4

3.4

5.2

5.7

Temmuz

1.2

 

6.4

6.4

6.4

6.4

Ağustos

-

 

5.8

5.8

2.4

3.7

Eylül

-

 

3.4

3.2

-

-

Ekim

0.8

 

1.2

1.2

-

-

Kasım

0.4

 

-

-

-

-

Mevsimlik Toplam (mm)

441.3

 

720.5

641.2

450.1

540.5

Kaynak: Ankara Ü. Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, Şubat 2007.

 

Tablodan da görüleceği üzere, sulu tarım alanlarında mısırın su tüketimi 641.2 mm olurken, Nisan - Ekim aralığında üretilen pancarın su ihtiyacı 720,5 mm olarak ölçülmüştür. Cargill’in nereden ve nasıl elde ettiği ve hangi iklim koşulları için saptadığı sulama oranları tümüyle ‘uydurma’dır; gerçeği çarpıtmaya ve bu sayede kendisine çıkar sağlamaya yöneliktir.

Eğer mısır ve şeker pancarının arasında su tüketimi açısından bir karşılaştırma yapmamız gerekirse aşağıda maddeler halinde sıraladığımız DOĞRULAR da mutlaka göz önünde bulundurulmak zorundadır:

1.      Şeker pancarının üretim süresi mısıra göre daha uzundur. Orta Anadolu’da şeker pancarı mısıra göre1 ay önce ekilmekte, 1-1,5 ay sonra hasat edilmektedir. Şeker pancarı toprakta kaldığı bu fazla süre içerisinde sulanmamaktadır. Ekimin yapıldığı Nisan başlarında toprak profilinde kış yağışları dolayısı ile yeteri kadar su bulunmaktadır. Ayrıca üreticiler şeker pancarında polar yükselmesi için sulamayı Eylül ortasında kesmekte son 1-1,5 ay toprağı kurutmaya bırakmaktadırlar.

2.      Su tüketimine temel teşkil eden rakamlar toprak yüzeyinden buharlaşma değerlerini de içermektedir. Bitki su tüketimi için belirtilen suyun bir kısmı da toprak yüzeyinden olan buharlaşma kaybıdır. Orta Anadolu’da iklimsel zorunluluk dolayısıyla şeker pancarı Nisan ayı başlarında, mısır ise Mayıs ayı başlarında ekilmektedir. Şeker pancarı ile mısır ekimi arsındaki 1 aylık süre içerisinde şeker pancarı ilk 8-10 günü çimlenme ve çıkış için geçirmekte geri kalan yaklaşık 3 hafta boyunca su kullanımı çok düşük olmaktadır. Kısacası şeker pancarının bitki su tüketimi olarak verilen rakamların bir kısmı özellikle bu dönem toprak yüzeyinden olan buharlaşma kaybıdır. Aynı tarlaya mısır ekimi planlanmış olsaydı, toprak 1 ay daha boş kalacak ve bu süre içinde de topraktan buharlaşma yine olacaktı. İklim koşulları gereği mısır Orta Anadolu’da nisan başlarında ekilemeyeceğinden bu süredeki su kayıplarının bitki su tüketimine eklenmesi durumunda mısırın su tüketimi ile şekeri pancarı su tüketimi aynı olacaktır.

Bitki su tüketimi tahminlerinde kullanılan bazı yaklaşımlar yukarıdaki uygulamaları dikkate almadığı gibi, sadece iklimsel veriler ve üretim sezonu uzunluğunu göz önüne alarak bitki su kullanımlarını tahmin etmekte ve aynı iklim koşullarında, şeker pancarının bitki su tüketimlerini fazla hesaplamaktadırlar. Bu hesaplamalar birçok değişkeni göz ardı ettiği için doğru kabul edilmesi de mümkün değildir.

3.      Şeker pancarı 4 yılda bir ekilmekte, mısır ise kontrol edilmediği için bu dört yıl içerisinde genelde 2 veya 3 defa ekilebilmekte, dolayısıyla su tüketimi 2 veya 3 kat daha yüksek olabilmektedir. Bu durum, su fakiri olan ülkemiz için sürdürülebilir bir üretim olamaz. Mevcut su kaynakları bunu karşılayamayacağı için çok kısa süre içerisinde topraklarımız çoraklaşacak ve bitkisel üretim dışına çıkabilecektir. Şeker pancarından sonraki sezon su tüketimi az olan buğday ekilmesi ise su kaynaklarımızın korunmasına yardım etmektedir.

4.      Ülkemizin çok değişik coğrafik ve iklimsel özelliklere sahip olması dolayısı ile bitkilerin su tüketim miktarları da değişiklik göstermektedir. Nemli veya geçit iklimlerinde, örneğin Sakarya’da şeker pancarı ve mısır arasındaki su tüketimi rakamları birbirine çok yaklaşmaktadır. Bu nedenle şeker pancarı 900 mm, mısır 480 mm su tüketiyor ifadesi yanlış ve önyargılı bir ifadedir. Bu veriler, şeker pancarı için en kurak bölgelerdeki değer, mısır için ise nemli bölgelerde bile olmayacak kadar düşük bir değerdir ve abartılı bir karşılaştırmadır. Haksız ve gerçek olmayan bu yoruma katılmak mümkün değildir.

5.      Şeker pancarı ve mısır bitkilerine ait üretim süreleri ve son 30 yıllık meteoroloji verilerine bağlı olarak bitki su tüketimleri ve üretim süresince düşen yağış miktarları ile bunların arasındaki farktan hesaplanan sulama suyu ihtiyaçlarına ait veriler incelendiğinde şeker pancarı ile mısır sulama suyu ihtiyaçları arasındaki farkın aslında çok fazla olmadığı Tablo 3’de görülebilir. Cargill raporunda sadece bitki su tüketimleri verildiği için sanki bu miktar su toprağa veriliyormuş gibi bir algı oluşturulmaktadır. Şeker pancarı, mısıra göre erken ekilip geç hasat edildiği için düşen yağış miktarı da orantılı olarak fazla çıkmaktadır. Burada, şeker pancarının 4 yılda bir ekildiği, mısırın da bu süre içerisinde 3 defaya kadar yetiştirilebildiği hesaba katılırsa, kurak ve yarı kurak bölgelerde mısırın yeraltı ve yer üstü su kaynaklarını nasıl tükettiğini bir kez daha vurgulamakta yarar vardır.

 

Tablo 5: Şeker pancarı ve mısır bitkilerinin bitki su tüketimleri, üretim süresince düşen yağış miktarları ile sulama suyu ihtiyaçları

(Türkiye’de Sulanan Bitkilerin Bitki Su Tüketimleri, TAGEM, 2017)

İstasyon

Bitki Su Tüketimi, mm

Üretim süresince düşen yağış, mm

Sulama suyu ihtiyacı, mm

Şeker pancarı

Mısır dane

Fark

Şeker pancarı

Mısır dane

Fark

Şeker pancarı

Mısır dane

Fark

Afyon

802

638

164

213

162

51

589

476

113

Aksaray

890

755

135

161

112

50

729

644

85

Ankara

845

620

225

213

162

51

632

458

174

Beypazarı

834

600

234

187

140

47

647

460

187

Cihanbeyli

914

781

132

151

109

42

763

673

90

Çorum

742

555

187

262

209

53

481

346

135

Çumra

732

604

128

138

102

36

593

502

91

Ereğli-Konya

802

668

134

141

103

37

661

565

96

Eskişehir

821

674

147

180

136

44

641

538

103

Etimesgut

810

582

229

192

140

52

618

442

177

Karaman

856

719

137

133

100

33

722

618

104

Karapınar

858

723

135

134

99

35

724

624

100

Kırşehir

919

688

231

181

133

48

737

554

183

Konya

823

692

131

149

113

36

674

578

95

Kulu

806

677

129

182

136

46

624

541

83

Niğde

879

724

154

162

120

42

716

605

112

Yunak

940

788

152

226

166

60

714

622

92

Sakarya

766

612

154

366

282

84

400

330

70

Benzer şekilde, ABD de yoğun olarak şeker pancarı ve mısır yetiştiren Nebraska
ve Colorado Eyaletlerinin farklı bölgelerde bitkilerinin su tüketimleri, üretim süresince düşen yağış miktarları ile sulama suyu ihtiyaçları Tablo 4’te incelendiğinde aslında her iki bitkinin sulama suyu ihtiyaçları arasındaki farkın bu bölgeler için de çok da farklı olmadığı görülebilir.

Tablo 6: ABD de şeker pancarı ve mısırın birlikte üretildiği iki eyalette, farklı istasyonlara ait bitki su tüketimleri, üretim süresince düşen yağış miktarları ile sulama suyu ihtiyaçları

İstasyon

Bitki Su Tüketimi, mm

Üretim süresince düşen yağış, mm

Sulama suyu ihtiyacı, mm

Şeker pancarı

Mısır dane

Fark

Şeker pancarı

Mısır dane

Fark

Nebraska

Chadron

635

622

13

272

363

351

13

Colorado

Lamar

870

681

189

253

618

428

189

Greely

744

552

192

223

521

329

192

Sterling

762

510

251

303

459

207

251

6.      Şeker pancarı bir çapa bitkisidir ve üretim sezonu süresince 2 defa çapalanır. Bu sırada toprak yüzeyinde oluşmuş kaymak tabakası kırılacağından sulama ile verilen suyun yüzey akışı ile kaybı en aza inmekte ve yüzeyde ‘toprak malçı’ olarak tanımlanan gevşek bir örtü oluşmaktadır. Bu tabaka, sulama sonrası topraktan buharlaşma ile olan su kaybını azaltır. Ayrıca, çapalama ile toprak alt katmanlarından yüzeye suyun taşınmasında görev alan büyük ve küçük borucukların kırılması sonucunda su daha fazla yukarı hareket edemez. Bu şekilde ciddi miktarda su, toprak içerisinde ve kök bölgesinde korunmuş olur. Bu uygulamanın etkinliği çapalamaya ve toprak yapısına bağlı olarak değişmektedir.

7.      Şeker pancarının tuzlu, alkali (sodyumlu) ve borlu topraklara ve sulama sularına karşı toleransları çok yüksektir. Mısır ise tuza yarı hassastır. Bor, tuzlara kıyasla toksiktir ve çok düşük değerlerde bile ölümcül sonuçlara neden olmaktadır. Orta Anadolu yer altı sularında suyun bor içeriğinin izin verilen sınır değerlerinin üzerinde olması orta vadede toprakta bor birikimine neden olacak ve topraklarımızın verim gücünü düşürecektir. Tuzlu toprakların en yüksek faydayla kullanılabilmesi için doğru bitki ve cinsinin seçilmesi ve sulamanın kontrollü ve doğru yapılması gerekmektedir.

Bazı bitkilerin tuza ve bora dayanıklılıkları Tablo 5 ve 6’da gösterilmiştir.

Tablo 7: Bazı bitkilerin tuza dayanıklılıkları (USSL, United State Salinity Laboratory)

Bitki

Tuz dayanıklılık parametreleri

Bilinen ismi

Botanik ismi

Sınır değeri

(ECe)

Sınıflama

dS/m

Arpa

Hordeum vulgare L.

8.0

Dayanıklı

Mısır

Zea mays L.

1.7

Yarı hassas

Pamuk

Gossypium hirsutum L.

7.7

Dayanıklı

Çavdar

Secale cereale L.

11.4

Dayanıklı

Soya fasulyesi

Glycine max L.) Merrrill

5.0

Yarı hassas

Şeker pancarı

Beta vulgaris L.

7.0

Dayanıklı

Şeker Kamışı

Saccharum officinarum L.

1.7

Yarı hassas

Ayçiçeği

Helianthus annuus L.

4.8

Yarı dayanıklı

Buğday

Triticum aestivum L.

6.0

Yarı dayanıklı

Yonca

Medicago sativa L.

2.0

Yarı hassas

Mısır (silaj)

Zea mays L.

1.8

Yarı hassas

Fasulye

Phaseolus vulgaris L.

1.0

Hassas

Patates

Solanum tuberosum L.

1.7

Yarı hassas

Domates

Lycopersicon lycopersicum (L.) K

2.5

Yarı hassas

 

Tablo 8:  Bitkilerin bora dayanıklılıkları

Dayanıklı

Yarı dayanıklı

Hassas

şeker pancarı

ayçiçeği

armut

yonca

patetes

elma

soğan

mısır

üzüm

marul

domates

şeptali

havuç

arpa

enginar

 

buğday

Kaysı

 

 

portakal

8.      Bu zamana kadar yapılan çalışmalarla mısır bitkisinin şeker pancarına göre eşit miktarda verim ile topraktan kaldırdığı azot, fosfor ve potasyum miktarları daha yüksek olduğu belirlenmiştir.

Tablo 9: Mısır ve Şeker Pancarının NPK Kullanımı

Bitki (kaynak)

Ürün

N miktarı, kg

P2O5 miktarı, kg

K2O miktarı, kg

Mısır(Thompson,1957)

1 ton Tane+sap

17,8

6,5

13,2

Mısır(Eakin,1972)

1 ton Tane+sap

12,7

5,2

10,1

Ortalama

1 ton Tane+sap

15,25

5,85

11,65

Şeker pancarı(Thompson,1957)

1 ton yumru+yaprak

7,25

2,87

9,1

Mısırın Şeker pancarına göre tüketim fazlalığı

 

2,1 kat

2,04 kat

%28

 

Tablodan da görülebileceği gibi mısır bitkisi bir ton tane+sap verimi ile topraktan şeker pancarı bitkisine göre 2,1 kat daha fazla azot, 2.04 kat daha fazla fosfor ve %28 oranında daha fazla potasyum kaldırmaktadır. Diğer bir deyişle bir ton yumru (kök) ve yaprak verimi ile şeker pancarı bitkisi mısır bitkisine göre topraktan %52,5 oranında daha az azot, %51 oranında daha az fosfor ve %22 oranında daha az potasyum kaldırmaktadır. Bitkilerin birim verim ile kaldırdıkları NPK miktarları arasındaki bu farklar kimyasal gübre kullanımına da aynen yansımaktadır. Çünkü Konya ovasında çiftçiler tarafından dekara uygulanan azot miktarı mısır bitkisi için 30-40 kg arasında, şeker pancarı için ise 16-25 kg arasında değişmektedir. Fosfor ve potasyum kullanımı da azot kullanımına benzerdir. Kimyasal gübrelerle toprağa uygulanan söz konusu besin elementlerden çok önemli düzeylerde kayıplar meydana geldiğini ve meydana gelen kayıp miktarlarının uygulanan miktar ile orantılı olduğunu belirten çok sayıda araştırma sonucunu dikkate aldığımızda mısır tarımının şekerpancarı tarımına göre topraklarımıza ve çevreye çok daha fazla olumsuz etkileri olduğu ifade edilebilir.

9.      Cargill raporunda “pancar için ikinci ürün yok mısır için var” denilmektedir. Bu bilgi eksik olduğu için yanlıştır. Doğrular çarpıtılmaktadır. Mısır için ikinci ürün nemli bölgeler için geçerli olmakla birlikte, sulaması yeraltı suyuna bağlı olan kurak ve yarı kurak bölgeler için ise geçerli ve sürdürülebilir bir üretim modeli değildir.

10.  Cargill raporunda değişik ülkeler ile Türkiye’nin mısır verimleri karşılaştırılmıştır. Oysa ülke bazında bu şekilde bir karşılaştırma son derece yanıltıcıdır. Burada AB, Arjantin, Kanada ve ABD’nin bazı bölgelerinde iklimsel uygunluk (yağış ve sıcaklık miktar ve dağılımları) dolayısıyla üretim maliyetleri düşük, verimler yüksektir. Bu ülkelerden bazılarında (ABD, Arjantin, Brezilya) ‘sıfır işleme’ uygulaması kapsamında mısırın anıza ekimi özendirilmekte, bu konuda mali teşvikler verilmektedirler. Burada, Türkiye’nin mısır veriminin dünya ortalamasından yüksek veya bu ülkelere yakın gibi gösterilmesi yanıltıcı bir açıklamadır. Diğer taraftan, Türkiye’nin yüksek buharlaşma ve terleme ile su kayıpları olan Meksika, Kazakistan, Çin gibi kuraklık ve sulama sorunu yaşayan, verimleri doğal olarak düşük ülkelerle karıştırılması da doğru değildir. Türkiye’de Marmara ve Karadeniz Bölgesi dışında mısırın sulanması için yüksek enerji, işçilik ve yatırım maliyetleri dolayısı ile pahalı bir üretim yapılmakta; ayrıca su azlığı ve sulama nedeniyle toprakların tuzlulaşması dolayısıyla verimliğin sürdürülebilmesi zorlaşmaktadır. Üstelik daha az su kullanan ayçiçeği ve kanola, gibi yağ bitkileri ile baklagillerin üretileceği bölgelerde, kurak ve yarı kurak bölgelerin doğal bitkisi olmayan mısırın özendirilmesi döviz kaybı, yüksek yatırım harcamaları gibi mali olumsuzluklar yanında toprak ve su kaynaklarımızı yok eden akıl ve mantık dışı bir önermedir.

11.  Cargill raporunda Türkiye şeker pancarı veriminin düşük olduğu belirtilmiştir. Bu da son derece yanlı ve yanlış bir açıklamadır. Pancar üretiminin yapıldığı alanların bir kısmı ciddi tuz, sodyum ve bor sorunu olan topraklardır. Bu topraklarda pancar ve arpa gibi ürünler ideal olmakla birlikte, bölgenin niteliğinden kaynaklı olarak bu ürünlerin verimlerinin oransal olarak düşük olması da zaten beklenen bir sonuçtur. Bu topraklar başta mısır olmak üzere başka ürün yetiştirilmesinde kullanılmış olsaydı, verimleri çok ciddi anlamda düşük olurdu. Bu tür tuzlu, sodyumlu ve borlu topraklarda çiftçinin en azından 4 yıl da bir gelir elde etmesi için pancar üretmesi son derece doğrudur.

12.  Kaldı ki ülkemizde faaliyet gösteren şeker fabrikalarında su tüketimin minimum seviyede tutulmaktadır. Pancarın ihtiva ettiği yaklaşık %75 oranındaki su, pancarın işlenmesi sırasında buharlaştırılıp, yoğunlaştırılarak pancarın yıkanması ve şekerin kristalizasyonunda kullanılmaktadır. Yani fabrikalarda kullanılan suyun önemli bir kısmı şeker pancarı bünyesindedir ve bu su tekrar ve tekrar kullanılarak şeker fabrikalarının her türlü su ihtiyacı karşılandığı gibi bu süreçte şeker fabrikalarının ihtiyaç duyduğu elektrik ve ısıtma ihtiyaçları da bu su sayesinde üretilmektedir. 

13.  Bunun yanı sıra pancarın suyla taşınması ve yıkanması sırasında kullanılan su geri dönüşüm yoluyla defalarca kullanılmaktadır. Ayrıca fabrikalarının su arıtma tesislerinde çökeltme yoluyla biyolojik arıtmaya tabi tutularak tekrar kullanılmaktadır.

14.  Şeker pancarı hiçbir şekilde kuraklığın sebebi değildir. Şeker pancarı toprakta nemi tutan, yaprakları vasıtasıyla atmosfere saldığı oksijen oranı, aynı miktardaki bir orman alanından daha fazla olan bir bitkidir. Bir dekar şekerpancarının fotosentez sonucu havaya verdiği oksijen 6 kişinin 1 yıllık oksijen ihtiyacını karşılamaktadır. 1 dekar şeker pancarının üretilmesi aşamasında fabrikada işlenmesi süresinde havaya verdiği karbondioksit gazının 26 katı oksijeni fotosentez ile havaya vermektedir. Bu yönüyle Kyoto protokolü çerçevesinde başlayacak ülkeler arası emisyon ticaretinde ülkemizin elindeki en önemli kozlardan birisidir. Bu yönleriyle çevreci bir bitki olan şeker pancarı, kendinden sonra ekilen ürünlere de daha az girdi kullanılmasına rağmen %20 oranında verim artışı sağladığı da bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Böylece hem üretim maliyetleri düşmekte hem de toprak ve su kaynaklarının daha az kirlenmesi sağlanmaktadır.

15.  Şeker pancarının %25’i kuru madde, %75’i ise sudur. Fabrika da işlenmesi aşamasında ihtiyaç duyulan suyun önemli bir kısmı, pancarın bünyesindeki suyun geri dönüşümünden karşılanmaktadır. Bu da göstermektedir ki, şeker pancarı tarladan, şeker oluncaya kadar ki süreçte çevreci bir bitkidir.

16.  Şeker pancarı üretiminin iklim değişikliği çerçeve anlaşması ile tanımlanan ve sera etkisi yaratarak küresel ısınmaya neden olan gazların azaltılması noktasındaki pozisyonunun belirlenmesi ve şeker pancarı ekim alanlarında fotosentez sonrası açığa çıkan oksijen ile absorbe edilen karbondioksit oranlarını saptamaya yönelik bir çalışma yapılmıştır. Çalışmada şeker pancarının ekim, sulama, ilaçlama, söküm işlemlerinde tarım aletleri tarafından tüketilen oksijen ve salınan karbondioksit toplam değerlerden düşülmek sureti ile hesaplanmıştır. Şeker fabrikalarında, üretim esnasında kazan dairelerinden (yakıt kullanımı sonucu) kaynaklanan baca gazları (CO, CO2, SO2, NO) dikkate alınmıştır. 2003 yılı verileri ile Türk Şeker Sektörü tarımsal faaliyetleri ile 5.61 milyon ton CO2 absorbe edici faaliyet gerçekleştirmiştir. Yine aynı yıl itibarı ile şeker üretim sanayi tesislerinde de, yaklaşık 1,75 milyon ton CO2 emisyonu yaratılmıştır. Böylece ortaya çıkan toplamda 3.86 milyon ton CO2 azaltımı, bir üretim sezonunda ülkemiz için sağlanan önemli bir avantaj olarak nitelendirilmelidir.

17.  Şeker üretimi amacıyla yetiştirilen şeker pancarı dışında etanol amaçlı üretilen şeker pancarı ekim alanlarını da hesapladığımızda bu oranın çok daha üst seviyelere çıkartılabileceği görülecektir. Türkşeker’ce yapılan araştırmalar sonucunda Türkiye’nin her yıl 3,2 milyon hektar alanda şekerpancarı yetiştirme potansiyeline sahip olduğu ortaya konulmuştur. Bu durumda dörtlü münavebe sistemine göre, Ülkemiz her yıl 800 bin hektar alanda şeker pancarı yetiştirme potansiyeline sahiptir. Bu alanın halen yaklaşık 350 bin hektarında şekerpancarı üretimi yapılmakta olup, geri kalan 450 bin hektarında enerji tarımı yapılabilecektir. Biyoyakıt amaçlı üretilen şeker pancarının absorbe edeceği karbondioksit miktarı ile fosil yakıt kullanımını azalmasından dolayı tasarruf edeceği emisyon toplamı yaklaşık 11,2 milyon ton olacaktır. Şeker amaçlı üretilen pancar ile biyoyakıt amaçlı üretilen pancar ve diğer ürünlerin sağladığı bu değerleri hesapladığımızda yaklaşık 15 milyon ton gibi çok önemli bir karbondioksit absorbsiyonunu ülkemizin hanesine artı değer olarak yazacaktır. Bunun parasal değerini hesapladığımızda, AB normlarında 1 ton karbondioksitin bertaraf edilmesi için 15 Avro gerektiğinden hareketle yaklaşık 225 milyon Avroluk bir çevresel fayda sağlayacaktır.

 

İŞTE TAM DA BU NEDENLERDEN DOLAYI NE AVRUPA BİRLİĞİ NE DE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HİÇBİR ZAMAN PANCAR VE PANCAR ŞEKERİ ÜRETİMİNDEN VAZGEÇMEMEKTE; YUKARIDA AB ÖRNEĞİNDE DE ANLATILDIĞI GİBİ TÜM TEDBİRLERİ ŞEKER PANCARI TARIMINI VE PANCAR ŞEKERİNİ TEŞVİK EDECEK YÖNDE ALMAKTADIR. MISIRI ŞEKER PANCARININ İKAMESİ OLARAK DÜŞÜNECEK VE SUNACAK DÜNYA YÜZÜNDEKİ TEK ZİHNİYET CARGİLL ZİHNİYETİ OLSA GEREKTİR…

6)      Dünyanın En Pahalı 2. Şekerini  Kullandığımız Yalanı:

Bu konuda fazla söze gerek olmadığını düşünüyoruz. Aşağıdaki tablo bu yalanı açıkça ortaya koymaktadır:

 

Tablo 10: BAZI ÜLKELERDE PERAKENDE ŞEKER SATIŞ FİYATLARI

Ocak,2018

 

ÜLKELER

US$/KG

TL/KG

 

Zimbabve

3,74

14,2868

 

Fransa

1,92

7,3344

 

Finlandiya

1,83

6,9906

 

Japonya

1,81

6,9142

 

Norveç

1,74

6,6468

 

Avusturya

1,59

6,0738

 

Almanya

1,59

6,0738

 

İsveç

1,56

5,9592

 

Belçika

1,48

5,6536

 

Portekiz

1,34

5,1188

 

Danimarka

1,3

4,9660

 

İngiltere

1,21

4,6222

 

İsviçre

1,19

4,5458

 

ABD

1,17

4,4694

 

İspanya

1,12

4,2784

 

Hollanda

1,08

4,1256

 

Türkiye

1,05

4,0110

 

Kanada

1,04

3,9728

 

Bulgaristan

1,04

3,9728

 

Polonya

0,93

3,5526

 

Macaristan

0,9

3,4380

 

Singapur

0,84

3,2088

 

Mısır

0,62

2,3684

 

G.Afrika

0,59

2,2538

 

Çin

0,53

2,0246

 

Brezilya

0,48

1,8336

 

Arjantin

0,44

1,6808

 

 

 

 

LMC International Ltd, ve şeker perakende satış fiyatı ortalama 4 TL/kg olarak alınmıştır

1$=3,8168

 

Tablodan da açıkça görüleceği gibi Cargill’in Türkiye’de dünyanın en pahalı 2. Şekerini kullandığımız saptaması tümüyle bir yalandan ibarettir. Türkiye’de şeker fiyatları dünya ölçeğinde ortala hatta ortalamanın altında kabul edilebilecek bir fiyat seviyesine denk gelmektedir.

Üstelik bu maliyetleri ve fiyatları aşağı çekmek mümkündür. Bunun için ortalama 1/3 oranında eksik kapasiteyle çalışan şeker fabrikaların tam kapasiteyle çalıştırılması ve bu sayede ölçek ekonomilerinden kaynaklı maliyet tasarruflarının yansıtılması bile dünya ölçeğindeki ucuz şekerler üreticilerinden birisi olmamız için yeterli olacaktır.

Yine Cargill kuyuya bir taş atmaktadır, nasılsa kaybedecek bir şeyi yoktur; ya da göle bir maya çalmaktadır ya tutarsa demektedir! Ama tutmasına imkân yoktur. Cargill, kamuoyunu alenen yanlış bilgilendirmektedir.

 

7)      ‘Nişasta Bazlı Şeker ve Halk Sağlığı’ Çarpıtması

Sadece bir tanesi (araştırma olduğu ‘iddia edilen’) dışında, bir takım sağlık uzmanlarının hazırladığı rapor ve bir grup akademisyenin yaptığı açıklama ile saygıdeğer bir Bakanımızın bir dergiye verdiği röportaj sırasında belirttiği kanaatler* üzerinden ve pancar şekeri ile nişasta bazlı şekerin yapı taşları itibariyle bir fark olmadığı varsayımına dayanarak nişasta bazlı şekerin insan sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olmadığı savunulmaktadır.

Burada gerek sayın Bakanımızın, gerekse de kim oldukları bile olmayan beslenme uzmanlarımızın kanaatlerinin tam tersine sahip birçok bakan, milletvekili, akademisyen ve beslenme uzmanının olduğunu belirtmek isteriz.

Araştırmaya dayandığı iddia edilen araştırmanın adı ise yoktur. “Avrupa Gıda Otoritesi (EFSA), tarafından 1924/2006 (EC) Numaralı Yönetmelikle ortaya konulan metodoloji çerçevesinde yapılan araştırma” cümlesini okuyan herkes Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesinin bir araştırma yaptığı izlenimine kapılacaktır ancak burada Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesinin araştırması söz konusu değildir; bu otoritenin ‘beslenme ve sağlık hakkı’na ilişkin ilkelerini belirlediği metinden bahsedilmektedir. Bahsi geçen araştırma da (güya) bu ilkeler göz önünde bulundurularak yapılmıştır ama araştırmaya ilişkin hiçbir referans yoktur. 

Bu noktada Cargill’in iddiasının tam tersine nişasta bazlı şekerin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilerinin olduğunu ve obeziteye yol açtığını gerçekten bilimsel araştırmalarla ispat eden ve dünyanın saygın dergi ve yayınevlerince yayınlanmış yüzlerce çalışmadan sadece birkaçına referans vermenin uygun olduğunu düşünmekteyiz:

Ø  J.M. Rippe (ed.), Fructose, High Fructose Corn Syrup, Sucrose and Health, Nutrition and Health, 13 DOI 10.1007/978-1-4899-8077-9_2, © Springer Science+Business Media New York 2014.

Ø  Parker M. Sugar barons: family, corruption, empire and war. London: Hutchinson; 2011.

Ø  Keys AB. Seven countries: a multivariate analysis of death and coronary heart disease. Cambridge, MA.: Harvard University Press; 1980.

Ø  Bowman BA, Forbes AL, White JS, Glinsmann WH. Introduction to the health effects of dietary fructose. Am J Clin Nutr. 1993;58(5):721S–3.

Ø  Glinsmann WH, Bowman BA. The public health significance of dietary fructose. Am J Clin Nutr. 1993;58(5 Suppl):820S–3.

Ø  Bray GA, Nielsen SJ, Popkin BM. Consumption of high-fructose corn syrup in beverages may play a role in the epidemic of obesity. Am J Clin Nutr. 2004;79(4):537–43.

Ø  Bray GA. Fructose: pure, white, and deadly? Fructose, by any other name, is a health hazard. J Diabetes SciTechnol. 2010;4(4):1003–7.

Ø  Goran MI, Ventura EE. Genetic predisposition and increasing dietary fructose exposure: the perfect storm for fatty liver disease in Hispanics in the U.S. Dig Liver Dis. 2012;44(9):711–3.

Ø  Goran MI, Ulijaszek SJ, Ventura EE. High fructose corn syrup and diabetes prevalence: a global perspective. Global Public Health. 2013;8(1):55–64.

 

Yukarıda tam referansı verilen Rippe (2014) çalışmasında obezite ve Yüksek yoğunlukta tatlandırıcıların (High Fructose Corn Syrup-Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu) Amerika Birleşik Devletlerindeki kullanımındaki artış ile obezite oranındaki artış arasındaki korelasyon aşağıdaki şekille gösterilmektedir (Rippe, 2014: 28):

 

Şekilden açıkça görüleceği gibi 1970’li yılların başlarından itibaren yüksek yoğunluklu tatlandırıcı kullanımı Amerika Birleşik Devletleri’nde artmaya başlamış, sofra şekeri olarak adlandırabileceğimiz pancar ya da şeker kamışı şekeri kullanımı ise aynı yıllarda azalma eğilimine girmiştir. 1980’li yılların ilk yarısından 1990’lı yılların son çeyreğine kadar yüksek bir artış oranı gösteren yüksek yoğunluklu şeker kullanımına paralel bir şekilde obezite oranının da aynı trendle artığı gözlenmektedir. 1990’lı yılların son çeyreğinde yüksek yoğunluklu tatlandırıcı oranı düşmeye başlamıştır. Bu düşme eğilimine paralel bir biçimde (ama doğal olarak belirli bir süre gecikmeli bir biçimde) Amerika Birleşik Devletleri’nde obezite oranı artışlarının önceki yıllara oranda görece daha düşük bir seviyede arttığı (azalarak arttığı); 2010 yılı sonrasında ise stabil bir konuma gelme eğilimi içerisinde olduğu dikkat çekicidir.

Bu şekilden de anlaşılacağı gibi obezite oranındaki artış ve azalış doğal şeker kullanımına değil yüksek yoğunluklu şeker kullanımına bağlı bir biçimde değişmektedir. Yani NBŞ kullanımı ile obezite arasında pozitif bir korelasyon söz konusudur. Oysa doğal şeker ile obezite arasında hiçbir ilişki saptanmamaktadır.

 

8)    Alternatif Model Önerisi: Doğrudan Nişasta Bazlı Şeker Üretiminin Ekonomiye Katkılarını Savunamayan Cargill Mısırın Arkasına Saklanmaktadır:

 

a) Daha önceden de belirttiğimiz gibi ne Cargill mısırdır ne de mısır Cargill. Ülkemizde üretilen mısırın sadece %17’sini kullanan Cargill talep ettiği kota miktarını elde etmesi durumunda bile ülkemizdeki mevcut mısır üretiminin sadece %27’sini kullanacaktır. Mısır birçok farklı alanda değer yaratan önemli bir tarımsal üründür ve şeker pancarı üretimi mısır üretimi artışının önünde hiçbir biçimde engel teşkil etmemektedir.

Cargill model geliştirirken analizlerini nişasta bazlı şeker üretiminin ülke ekonomisinde yaratacağı katma değer ve ‘nişasta bazlı şeker üretimine harcanan bir birim paranın çarpan etkisi’ üzerinden kurmamaktadır. Analizinin temelinde (kendi cümleleriyle) “… TÜİK tarafından yayımlanmakta olan girdi-çıktı (input-output) tabloları esas alındığında mısır üretiminin (sanayinin) toplam 99 sektörlü üretim yapısında 38 adet sektörle doğrudan veya dolaylı ilişkisinin olduğu görülmektedir. Yine bu verilerden hareketle mısır üretimine harcanan bir birim paranın çarpan etkisi 4,42 olarak hesaplanmıştır”.

b)   Cargill ya da nişasta bazlı şeker sektörü de bu 38 sektörden sadece bir tanesidir!

Dolayısıyla mısır üretimindeki artışın nişasta bazlı şeker üretimindeki yaratacağı artış ile ilişkisi, nişasta bazlı şeker imalatçılarının maliyet yapılarında yaratacağı etki ile ilişkisi, en önemlisi de nişasta bazlı şeker üretimindeki artışın ekonomimizdeki çarpan etkisi ile ilgili hiçbir bilgi verilmemektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi mısırı gösterip, kendi gerçek hedefini saklamaktadırlar. Bu hedef de ülkemizde en temel girdisi mısır olan nişasta bazlı şekerin girdi maliyetini ucuzlatmak için mısır arzını artırıp mısırın piyasadaki fiyatını düşürme çabasıdır. Cargill, raporunda bu amacını bilimsel bir ‘jargon’ altında gizleme yolunu tutmaktadır. Ancak kullanılan bilimsel jargon, lisans 1. sınıfta okuyan bir iktisat öğrencisinin bile sahte olduğunu anlayabileceği bir seviyededir.

c)    Mısırın çarpan etkisi olarak belirledikleri 4,42’yi nasıl hesapladıklarına dair hiçbir bilgi yoktur. Mısırın değerli bir tarımsal ürün olduğu görüşüne katılmakla birlikte bu derecede yüksek bir çarpan etkisi (kanaatimize göre) hiçbir tarımsal ürün için söz konusu değildir.

d)   Ayrıca her sektör ve ürün için optimum bir üretim miktarı söz konusudur. Böylesi bir miktar mısır için de söz konusudur. Yani belli bir miktara kadar üretim artışı faydalı iken üretim belli bir seviyenin üzerine çıktığında ortaya çıkan fayda azalmaya başlayacak, üretim daha da fazlalaştıkça ekonomi üzerinde yapısal sorunlar yaratarak olumsuz etki doğurmaya başlayacaktır. Ancak Cargill neredeyse ülkenin her karış toprağında mısır üretmek ister gibidir. Bu da Cargill’in ‘özlediği Türkiye’ için anlaşılabilir bir durumdur. Ülkeyi bir tür mısır plantasyonuna çevirmek yeryüzünde en çok Cargill’in işine gelir: Ucuz mısır deposu bir Türkiye ve köle işçilik koşullarında mısır üreten Türk insanı!!!

e)    Raporun ‘Şeker Piyasasında Alternatif Model Önerisi’ başlığı altında sunulan ‘Varsayımlar’ alt başlığında “Ekonominin doğası ve yapısı gereği bir sektörde gerçekleştirilen bir düzenleme hem firma ile birlikte ilgili sektörün bütününe hem de ekonominin input-output yapısına göre diğer sektörlere pozitif ya da negatif dışsallıklar (spill-over effect) sunacaktır” denilmektedir. Böyle bir cümle ya ancak yaptığı işin ne olduğu konusunda hiçbir fikri olmayan ya da bu raporu okuyanları iyice (affınıza sığınarak tabiri caizse) ‘zır cahil’ gören birileri tarafından kaleme alınabilir. Input-output tablosundaki firma ve sektörler için gerçekleşen etkiye ‘dışsallık’ denilemeyeceği gibi dışsallıkları bu şekilde ölçebilmeye imkân da yoktur.

Bu noktada Cargill’in nişasta bazlı şeker için yapmadığını bizler şeker fabrikaları için yaparak raporu yazanlara doğru bir çarpan nasıl bulunur örnek vererek göstermek isteriz:

 

----------------------------------- ÖRNEK OLMASI İÇİN-----------------------

Girdi çıktı tablosu, sektörel düzeyde sektörler arası girdi akımlarını ve bu akımlar sonucunda ortaya çıkan gelir, toplam katma değer ve vergi türünden büyüklükleri analiz etmemize yardımcı olan iki boyutlu bir tablodur. Bu tablonun her sütunu ve satırı bir sektöre denk düşmektedir. Sütunlar sektörel girdi, emek ve vergi maliyetlerini gösterirken, satırlar bir sektörün toplam ürününün farklı sektörler ve kullanımlar arasında nasıl paylaştırıldığını gösterecektir. Örneğin şeker imalatı sektörü için satır kısmında, şekeri girdi olarak kullanan sektörlerin ne kadar şeker girdisi kullandığı gösterilir, arta kalan şeker çıktısı ise devlet ve hane halkları tüketimi, stok değişimi ve ihracat arasında paylaştırılır. Dikey olarak (sütun kısmında) ise şeker imalatında, diğer sektörlerden ne kadar girdi kullanıldığı gösterilir. Şeker imalatı sütunu ayrıca farklı sektörlerden girdilerin yanı sıra: Ne kadar emek gücü kullanıldığını, şeker imalatından dolayı devletten ne kadar sübvansiyon alındığını ve devlete ne kadar vergi verildiğini, ayrıca ortaya ne kadar amortismanın çıktığını da gösterir. Şeker imalatında yaratılan toplam katma değer de sütun kısmında gösterilir.

            Bu amaca yönelik olarak 1998 girdi çıktı tablosu kullanılacaktır. Ne yazık ki TÜİK bundan sonra sadece 2002 yılı için başka bir girdi çıktı tablosu yayınlamış ve bundan sonra da girdi/çıktı tablosu yayınlamayı kesmiştir. 2002 girdi/çıktı tablosu ise sektörel ayrımı çok geniş tutmakta; ayrıca şeker imalatı sektörü için veri barındırmamaktadır. Bu nedenle bu analiz için zorunlu olarak 1998 girdi/çıktı tablosu kullanılmak durumunda kalınmıştır. Ayrıca 1998 tablosundaki şeker imalatı nişasta bazlı şeker imalatını değil doğrudan pancar şekeri imalatını gösterdiği için de “şeker” denildiğinde ne kastedildiğinin karıştırılmaması bakımından da daha uygun bir araç sunmaktadır.

            1998 girdi/çıktı tablosunda ise çok sayıda sektör vardır ve bu sektörlerin büyük bir bölümünün şeker imalatı sektörüyle girdi/çıktı ilişkisi yoktur veya çok azdır. Bunu Tablo 35 ve Tablo 36’dan anlamak mümkündür. (Tablo 5 şeker imalatı sektörünün 100 TL’lik çıktı için diğer sektörlerden kullandığı girdiyi TL olarak vermektedir.)

            Aşağıdaki Tabloda birinci sütun şeker üretmek için hangi sektörlerden girdi sağlanması gerektiğini; ikinci sütun ise 100 TL’lik şeker üretmek için bu sektörlerden ne kadar girdi alınması gerektiğini göstermektedir.

Tablo 11: 100 TL’lik Şeker İmalatı İçin Diğer Sektörlerden Kullanılan Girdi Değeri (TL)

Tahıl ve b.y.s. diğer bitkisel ürünlerin yetiştirilmesi

56.93

Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ile fidanlık ürünlerinin yetiştirilmesi

0.01

Maden kömürü ve linyit çıkarımı

1.88

Ham petrol ve doğalgaz çıkarımı

0.01

Kum, kil ve taşocakçılığı

0.06

Bitkisel ve hayvansal sıvı ve katı yağlar

0.05

Süt ürünleri imalatı

0.02

Öğütülmüş tahıl ve nişasta ürünleri imalatı

0.28

Şeker imalatı

1.02

Kakao, çikolata, şekerleme, makarna ve b.y.s. ürünlerin imalatı

0.04

Tekstil iplikçiliği, dokumacılığı ve aprelenmesi

0.04

Diğer tekstil ürünleri imalatı

0.07

Kürk hariç, giyim eşyası imalatı

0.01

Kağıt ve kağıt ürünleri imalatı

0.07

Kok fırını ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı

1.41

Ana kimyasal maddeler, sentetik kauçuk ve plastik hammadde imalatı

0.01

Kimyasal gübre ve azotlu bileşiklerin imalatı

0.03

Zirai-kimyasal ürünler ile boya vernik vb. maddelerin imalatı

0.02

Temizlik, kozmetik, b.y.s. kim. Ürünler ve suni ve sentetik elyaf imalatı

0.03

Kauçuk ürünleri imalatı

0.00

Plastik ürünleri imalatı

0.42

Metal yapı malzemeleri, tank, sarnıç ve buhar kazanı imalatı

0.60

Diğer metal eşyaların imalatı, metal işleri ile ilgili hizmet faaliyeti

0.01

Özel amaçlı makinelerin imalatı

0.39

B.y.s. elektrikli makine ve cihazların imalatı

0.01

Elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı

1.18

Gaz üretimi ve dağıtımı

0.35

Suyun toplanması, arıtılması ve dağıtılması

1.95

Motorlu taşıtların satışı, bakımı ve onarımı; yakıtının perakende satışı

0.17

Toptan ticaret ve tic. komisyonculuğu (motorlu taşıtlar hariç)

1.04

Perakende ticaret, kişisel ve ev eşyalarının tamiri (motorlu taşıtlar hariç)

1.28

Karayolu taşımacılığı ve boru hattıyla taşımacılık

2.85

Denizyolu taşımacılığı

0.54

Posta ve telekomünikasyon

0.03

Mali aracı kuruluşlar ve bunlara yardımcı faaliyetler

0.33

Sigorta ve emeklilik fonları ile ilgili faaliyetler

0.02

Gayri menkul faaliyetleri

0.03

Operatörsüz makine ve teç. ile kişisel eşya ve ev eşyalarının kiralanması

0.08

Bilgisayar ve ilgili faaliyetler

0.00

Araştırma ve geliştirme hizmetleri

0.17

Diğer iş faaliyetleri

0.02

Kaynak: TÜİK, 1998 Girdi/Çıktı tablosu

Görüldüğü gibi en büyük değer “Tahıl ve b.y.s. diğer bitkisel ürünlerin yetiştirilmesi” sektörüne, diğer bir deyişle pancar tarımına aittir. 100 TL değerindeki şeker üretmek için şeker endüstrisi yaklaşık 57 TL’lik pancar tüketmektedir. Onun ardında en yüksek değer karayolu taşımacılığına aittir; 100 TL değerindeki şekeri taşımak için bu sektöre yaklaşık 3 TL ödenmektedir. Şeker imalatı sektörü bu tabloda bulunmayan sektörlerden girdi kullanmamaktadır.

Aşağıdaki tablo ise şeker sektörünün ‘ileri’ bağlantılarını göstermekte olup 100 TL’lik şeker üretiminin hangi sektörlere ne kadar girdi sağladığını ve faklı kullanımlar arasında nasıl paylaştırıldığını göstermektedir. 

Tablo 12: 100 TL’lik Şekerin Faklı Kullanımlar ve Sektörler Arasında dağılımı (TL)

Hayvancılık

0.95

Balıkçılık

0.05

Ham petrol ve doğalgaz çıkarımı

0.01

Mezbahacılık; etin işlenmesi ve saklanması

0.12

Balık ve balık ürünlerinin işlenmesi ve saklanması

0.03

Sebze ve meyvelerin işlenmesi ve saklanması

0.75

Bitkisel ve hayvansal sıvı ve katı yağlar

0.18

Süt ürünleri imalatı

2.54

Öğütülmüş tahıl ve nişasta ürünleri imalatı

0.09

Hazır hayvan yemleri imalatı

0.56

Fırın ürünleri imalatı

2.05

Şeker imalatı

1.02

Kakao, çikolata, şekerleme, makarna ve b.y.s. ürünlerin imalatı

4.39

Alkollü içeceklerin üretimi

0.15

Alkolsüz içecek imalatı, maden ve memba suları üretimi

4.05

Kok fırını ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı

0.02

Ana kimyasal maddeler, sentetik kauçuk ve plastik hammadde imalatı

0.02

Eczacılıkta ve tıpta kullanılan ürünlerin imalatı

0.02

Temizlik, kozmetik, b.y.s. kim.ürünler ve suni ve sentetik elyaf imalatı

0.03

Plastik ürünleri imalatı

0.02

Özel amaçlı makinelerin imalatı

0.08

B.y.s. ev aletleri imalatı

0.00

Motorlu taşıtların satışı, bakımı ve onarımı; yakıtının perakende satışı

0.01

Toptan ticaret ve tic. komisyonculuğu (motorlu taşıtlar hariç)

0.03

Oteller, moteller, pansiyonlar, kamp. ve diğer konaklama yerleri

0.32

Lokanta, kahvehane, bar ve yeme içme yerleri

0.88

Karayolu taşımacılığı ve boru hattıyla taşımacılık

1.83

Denizyolu taşımacılığı

0.01

Havayolu taşımacılığı

0.06

Destekleyici ve yardımcı ulaştırma faal.; seyahat acentelerinin faaliyetleri

0.02

Mali aracı kuruluşlar ve bunlara yardımcı faaliyetler

0.21

Sigorta ve emeklilik fonları ile ilgili faaliyetler

0.01

Gayri menkul faaliyetleri

0.30

Operatörsüz makine ve teç. ile kişisel eşya ve ev eşyalarının kiralanması

0.01

Araştırma ve geliştirme hizmetleri

0.02

ara tüketim Toplamı

20.83

Özel Tüketim

72.96

Kamu Tüketimi

0.37

Stok Değ.

2.76

İhracat

3.09

Son Kullanım

79.17

Toplam Kullanım

100.00

 

Tablo 12’ye göre 100 TL’lik şekerin en büyük bölümü hane halkı tüketimine gitmektedir; bu şekerin yaklaşık 73 TL’lik bölümü hane halkları tarafından tüketilmektedir. Yaklaşık 3 TL’lik bir bölüm ihraç edilmektedir. Kakao, çikolata ve şekerleme sektörüyle alkolsüz içecek sektörü yaklaşık 100 TL’lik şeker içinde 4 TL’lik tüketim yapmaktadırlar. Burada olmayan sektörlerde girdi olarak şeker kullanımı sıfırdır.

Tabloya baktığımızda sektör sayısının çok fazla olduğu da hemen göze çarpmaktadır. Bu nedenle girdi/çıktı tablosunu, şekerle ileri ve geri bağlantıları çok düşük olan sektörleri toplulaştırarak sadeleştirmeliyiz. 100 TL'lik şeker içinden girdi olarak 1 TL'lik şekerden azını kullanan sektörleri ve şeker imalat sektörüne 100 TL'lik üretim için 1 TL'den az girdi sağlayan sektörleri toplulaştırdıktan sonra elimizde 14 sektör kalmaktadır.

Bundan sonra yapılacak iş basit çarpanlarla toplam çarpanları hesaplamaktı. Bu ikisi arasındaki ayrımı şu örnekle ifade edebiliriz.

Basit Çarpan: Şekere yönelik 100 TL’lik talep öncelikle şeker sektöründe 100 TL’lik üretime yol açacaktır. 100 TL’lik üretim için şeker sektörü girdi kullandığı sektörlerden girdi talep ederek onları da üretime itecektir. Şeker sektörüne girdi sağlayan sektörler şeker sektörünün girdi talebini karşılamak için kendilerine girdi tedarik eden sektörlerden girdi talep edecek ve bu sektörlerin de üretimi artacaktır.  Bu doğrudan ve dolaylı etkilerin tümünü 'basit çarpan' ölçecektir.

Toplam Çarpan: Şekere yönelik 100 TL’lik talep artışı şeker sektöründe 100 TL tutarında üretime yol açınca şeker sektörü işçilerine ücret ödeyecek ve işverene kâr bırakacaktır. Bu ücret ve kâr toplamı da ekonomide harcama yaratacağından böylece ortaya uyarılmış bir etki çıkacaktır. Bu etkiyi de içeren çarpana 'toplam çarpan' diyoruz.

 


Tablo 13: Sektörel Basit Çarpanlar

 

Diğer

Tarla Tarımı

Hayvancılık

Kömür/Linyit

Süt ürünleri

Fırın ürünleri

Şeker imalatı

Kakao vd. imalatı

Alkolsüz içecek

Petrol ürünleri imalatı

Elektrik

Su Sektörü

Perakende ticaret

Karayolu taşımacılığı

Diğer

1.420

0.296

0.261

0.255

0.322

0.725

0.268

0.629

0.653

0.384

0.335

0.124

0.223

0.228

Tarla Tarımı

0.019

1.087

0.346

0.004

0.271

0.024

0.627

0.089

0.087

0.005

0.005

0.018

0.003

0.006

Hayvancılık

0.005

0.001

1.053

0.001

0.154

0.004

0.001

0.004

0.002

0.001

0.001

0.000

0.001

0.001

Kömür/Linyit

0.004

0.001

0.001

1.003

0.007

0.004

0.021

0.007

0.006

0.003

0.103

0.006

0.002

0.001

Süt ürünleri

0.002

0.000

0.000

0.001

1.007

0.005

0.001

0.011

0.001

0.001

0.001

0.000

0.000

0.000

Fırın ürünleri

0.000

0.000

0.000

0.000

0.000

1.001

0.000

0.000

0.000

0.000

0.000

0.000

0.000

0.000

Şeker imalatı

0.001

0.000

0.003

0.000

0.014

0.016

1.011

0.048

0.123

0.000

0.000

0.000

0.000

0.002

Kakao vd. imalatı

0.002

0.001

0.001

0.000

0.007

0.051

0.001

1.066

0.047

0.000

0.001

0.000

0.001

0.016

Alkolsüz içecek

0.001

0.000

0.000

0.000

0.000

0.001

0.000

0.001

1.010

0.000

0.000

0.000

0.000

0.000

Petrol ürünleri imalatı

0.019

0.056

0.025

0.045

0.028

0.055

0.054

0.028

0.025

1.018

0.037

0.010

0.011

0.157

Elektrik

0.019

0.006

0.006

0.026

0.012

0.025

0.019

0.022

0.023

0.012

1.029

0.058

0.018

0.006

Su Sektörü

0.003

0.002

0.001

0.001

0.002

0.009

0.021

0.004

0.005

0.001

0.001

1.001

0.002

0.001

Perakende ticaret

0.014

0.006

0.015

0.004

0.022

0.038

0.018

0.033

0.060

0.005

0.007

0.004

1.004

0.005

Karayolu taşımacılığı

0.031

0.025

0.040

0.015

0.049

0.070

0.047

0.050

0.071

0.013

0.016

0.010

0.021

1.036

Sektörel Çarpanlar

1.540

1.482

1.752

1.354

1.896

2.026

2.089

1.992

2.113

1.443

1.534

1.232

1.286

1.461

 

Tablodan da görülebileceği gibi basit çarpanlar bakımından pancar şeker imalatı 2,089 basit çarpan oranıyla alkolsüz içecekler sektöründen sonra en yüksek çarpan oranına sahiptir.


 

Tablo 14: Sektörel Toplam Çarpanlar

 

Diğer

Tarla Tarımı

Hayvancılık

Kömür/Linyit

Süt ürünleri

Fırın ürünleri

Şeker imalatı

Kakao vd. imalatı

Alkolsüz içecek

Petrol ürünleri imalatı

Elektrik

Su Sektörü

Perakende ticaret

Karayolu taşımacılığı

Diğer

1.663

0.456

0.406

0.662

0.476

0.946

0.497

0.883

0.888

0.467

0.542

0.452

0.368

0.340

Tarla Tarımı

0.038

1.100

0.357

0.036

0.284

0.041

0.645

0.109

0.106

0.012

0.021

0.044

0.015

0.014

Hayvancılık

0.019

0.011

1.062

0.025

0.163

0.017

0.015

0.019

0.016

0.006

0.013

0.020

0.009

0.007

Kömür/Linyit

0.006

0.002

0.002

1.006

0.008

0.006

0.023

0.009

0.007

0.003

0.104

0.008

0.003

0.002

Süt ürünleri

0.010

0.006

0.005

0.014

1.012

0.012

0.008

0.020

0.009

0.003

0.007

0.011

0.005

0.004

Fırın ürünleri

0.007

0.004

0.004

0.010

0.004

1.006

0.006

0.007

0.006

0.002

0.005

0.008

0.004

0.003

Şeker imalatı

0.005

0.003

0.005

0.006

0.017

0.019

1.014

0.052

0.127

0.002

0.003

0.005

0.002

0.004

Kakao vd. imalatı

0.005

0.003

0.003

0.006

0.009

0.054

0.004

1.069

0.050

0.002

0.003

0.004

0.002

0.018

Alkolsüz içecek

0.002

0.001

0.001

0.002

0.001

0.002

0.001

0.001

1.011

0.001

0.001

0.001

0.001

0.001

Petrol ürünleri imalatı

0.030

0.063

0.032

0.064

0.035

0.066

0.064

0.040

0.036

1.022

0.047

0.025

0.017

0.163

Elektrik

0.025

0.010

0.009

0.036

0.016

0.031

0.025

0.029

0.029

0.014

1.034

0.067

0.022

0.009

Su Sektörü

0.004

0.003

0.002

0.003

0.003

0.010

0.022

0.005

0.006

0.002

0.002

1.002

0.003

0.002

Perakende ticaret

0.030

0.017

0.025

0.031

0.032

0.052

0.033

0.050

0.075

0.010

0.020

0.026

1.013

0.012

Karayolu taşımacılığı

0.062

0.045

0.058

0.066

0.069

0.098

0.076

0.082

0.101

0.023

0.042

0.051

0.039

1.051

Toplam Çarpan

1.905

1.723

1.971

1.967

2.127

2.359

2.432

2.373

2.467

1.567

1.845

1.725

1.504

1.630

Toplam çarpanlar bakımından da pancar şeker imalatı 2,432’lik çarpan ile alkolsüz içecekler sektöründen sonra en yüksek çarpan etkisine sahiptir.Bu tabloda 4,42 düzeyinde hiçbir çarpan bulunmadığı gibi Cargill’in ürettiği çarpan da tümüyle uydurmadır.

------------------------ÖRNEK  BİTTİ----------------------


Tüm rapor boyunca sürdürüldüğü gibi senaryolar ve model önerilerinde de gayriciddi, bilimsellikten uzak, en temel bilgilerin bile yanlış ve çarpıtılarak kullanıldığı bir yöntemle kaleme alınmıştır. Bu açıdan ne modelin üzerine yerleştirilmeye çalışıldığı mısır arzındaki artış senaryosu, ne üretildiği iddia edilen çarpan, ne de burada yürütülen analiz dikkate değer değildir. Kuyuya bir taş atılmıştır. Belki kimse çıkartmaz diye beklenmektedir….

 


 

 

 

SONUÇ

Başta da belirtildiği gibi Cargill’in kaleme aldığı bu rapor bir ibret vesikası olarak saklanmalı, yabancı sermaye hayranlarına, yabancı sermayeyi beyaz atlı prense çevirip ülkemizi terkisine atıp kurtaracağına inanlara bıkmadan usanmadan gösterilmesi gereken bir belgedir.

Kaleme alınan vesikadan da anlaşılacağı üzere ülkemizdeki NBŞ üreticilerinin kendilerine hayrı yoktur ki ülkemize “know-how” getirsin, ülkemizi ileri götürecek herhangi bir faaliyet içerisinde olsun!

DÖRT YANIMIZIN SAVAŞLA ÇEVRİLİ OLDUĞU VE ÜLKEMİZİN DE GÜNEY SINIRLARIMIZDA MUZAFFER BİR SAVAŞ SÜRDÜRDÜĞÜ BU GÜNLERDE: ŞEKERİN STRATEJİK BİR ÜRÜN OLDUĞUNU, YERLİ PANCAR ŞEKER ÜRETİMİNİN ARTIRILARAK SÜRDÜRÜLMESİ GEREKTİĞİNİ, BU SAYEDE HEM TARIM HEM DE HAYVANCILIĞIMIZIN GÜÇLENECEĞİNİ VE ÜLKEMİZİN TARIMSAL ÜRETİDE KENDİSİNE YETERLİ HALE GELECEĞİNİ, ŞEKER FABRİKALARININ BİZLERE DEDELERİMİZDEN MİRAS KALDIĞINI, BİZLERE DÜŞEN GÖREVİN İSE BU MİRASIN ÜZERİNE DAHA FAZLA DEĞER EKLEYİP ÇOCUKLARIMIZA MİRAS BIRAKMAK OLDUĞUNU HATIRLATMAK İSTERİZ…

 


KAYNAKLAR:

  • Bowman BA, Forbes AL, White JS, Glinsmann WH. Introduction to the health effects of dietary fructose. Am J Clin Nutr. 1993;58(5):721S–3.
  • Bray GA, Nielsen SJ, Popkin BM. Consumption of high-fructose corn syrup in beverages may play a role in the epidemic of obesity. Am J Clin Nutr. 2004;79(4):537–43.
  • Bray GA. Fructose: pure, white, and deadly? Fructose, by any other name, is a health hazard. J Diabetes SciTechnol. 2010;4(4):1003–7.
  • DSİ (2015), Haritalı İstatistik Bülteni.
  • Eakin, J.H.1972. Food and fertilizers. P. 1-21. In: The fertilizer Handbook. The Fertilizer Inst., Washington D.C., USA.
  • European Comission (Ocak -, 2016), “Frequently Asked Questions ‘The abolition of EU sugar production quotas”, https://ec.europa.eu/agriculture/sites/agriculture/files/sugar/doc/sugar-faq_en.pdf (Erişim, 24 Ocak 2018).
  • Glinsmann WH, Bowman BA. The public health significance of dietary fructose. Am J Clin Nutr. 1993;58(5 Suppl):820S–3.
  • Goran MI, Ulijaszek SJ, Ventura EE. High fructose corn syrup and diabetes prevalence: a global perspective. Global Public Health. 2013;8(1):55–64.
  • Goran MI, Ventura EE. Genetic predisposition and increasing dietary fructose exposure: the perfect storm for fatty liver disease in Hispanics in the U.S. Dig Liver Dis. 2012;44(9):711–3.
  • https://www.change.org/p/urge-congress-to-tax-high-fructose-corn-syrup (Erişim 04.03.2018)
  • J.M. Rippe (ed.), Fructose, High Fructose Corn Syrup, Sucrose and Health, Nutrition and Health, 13 DOI 10.1007/978-1-4899-8077-9_2, © Springer Science+Business Media New York 2014.
  • Keys AB. Seven countries: a multivariate analysis of death and coronary heart disease. Cambridge, MA.: Harvard University Press; 1980.
  • McConnell, M. (coordinator) (Feb. 14, 2018), “Sugar and Sweeteners Outlook”, United States Department of Agriculture Economic Research Service Situation and Outlook Report, SS-M-354.
  • Parker M. Sugar barons: family, corruption, empire and war. London: Hutchinson; 2011.
  • TAGEM, (2017), Türkiye’de Sulanan Bitkilerin Bitki Su Tüketimleri.
  • Thompson, L.M. 1957. Soil and Soil fertility. 2nd Ed. McGraw. Hill Book Company, Inc. New Yorks. Pp.451.
  • TÜİK, 1998 Girdi/Çıktı tablosu.


* Metnin İngilizcesi şu şekilde:

· From 2006-2010, the EU sugar sector underwent a significant reform, which saw a system of voluntary compensation (worth EUR 5.4 billion) finance a significant restructuring of the sector – reducing production by roughly 6 million tonnes with the closure of roughly 80 sugar beet processing factories, including the end of production in a number of Member States.

· Following this important transition towards a more competitive EU sugar sector, the 2013 CAP Reform saw Member States and the European Parliament reach agreement on the abolition of sugar quotas at the end of the 2016/17 marketing year, i.e. from 30 September 2017.

3. What measures has the Commission taken to prepare for the post-quota era?

· Recently a delegated act was adopted that improves the negotiating powers of beet growers towards their sugar producers when concluding agreements regarding the delivery of beet. Such a far reaching system of collective bargaining does not exist in other sectors in EU agriculture. (https://ec.europa.eu/agriculture/sites/agriculture/files/sugar/doc/sugar-faq_en.pdf ; Erişim: 24 Ocak 2018)

 

[2] McConnell, M. (coordinator) (Feb. 14, 2018), “Sugar and Sweeteners Outlook”, United States Department of Agriculture Economic Research Service Situation and Outlook Report, SS-M-354.

* Sayın Bakanımızın bakan olması vasfıyla başka türlü konuşabilmesine de imkân yoktur zira “NBŞ zararlıdır” demiş olsa, piyasa dinamiklerine müdahale etmiş üst düzey bir yetkili konumuna düşecektir.